Ben bir fizik profesörüyüm. Uzun zamandır yeni bir proje üzerinde çalışıyorum. Bu projede geçmişe gitmeyi amaçlıyorum. Zaman makinemi yaptım ama hala bazı eksikler var bu yüzden çalışmayabilir, çalışsa bile güvenli olmaz. Sonunda eksikleri tamamlamayı başardım.
Tam kabloları yerine takacakken bir anda zaman makinesinin içine düştüm ve kapı kapandı. Çok korktum. Dışarı çıktığımda bir dağın tepesindeydim. Neler oluyordu? Burası neresiydi? Bu dağın üstüne mi ışınlanmıştım, yoksa zamanda geriye mi gitmiştim? Kafamda daha bir çok soru vardı. Zaman makinesinin içine girdim ve tarihin 26 Aralık 1919 olduğunu gördüm. Çok şaşırdım Atatürk’ün Ankara’ya gelmesine sadece 1 gün kalmıştı. Yeniden kendi zamanıma dönebilirdim, ama geri dönmek istemedim. Hatta çok sevindim. Atatürk’ün Ankara’ya gelişini görebilecektim. Sevinmemin bir başka nedeni zaman makinemin çalışmasıydı. Bu, dünyada bir ilkti. Ama şu an nerede olduğumu bilmiyordum. Biraz ilerledikten sonra bir tren gördüm ve üstündeki yazılardan Ankara’da olduğumu öğrendim. Gece olmuştu o gün zaman makinesinin içinde kaldım.
Uyandığımda sabah olmuştu. Dışarı çıktım. 27 Aralık 1919… gördüm Atatürk oradaydı, derin maviliklerde halkı selamlıyordu. Seymen’ler onun gelişini kutluyordu. Atatürk’ü görmenin mutluluğu içinde zaman makinesine geri döndüm ve kendi zamanıma döndüm. Çok şanslıydım.