Dün gece, ablam bana çok korkunç bir hikaye anlattı. O gece uyuyamadım. Ablamın yanına gittim. Ona sordum “Abla, hikayedeki dede gerçek mi?” o dedi ki “O bir hikaye değil, o bir efsane.” Hem korkumu atmak hem de rahatlamak için evin bahçesine çıkıp temiz hava aldık. Sonra bir mucize oldu, bir el usluca omzuma dokundu. Elim ayağıma dolandı derken ablamla düşmemiz bir oldu. Birkaç el bizi çekiyordu. Acaba ablamın o el efsanesi gerçek miydi?
Efsanede 50 tane elin bir dedeye tapıp o ne derse onu yaptıklarından bahsediliyor. Ablamla çığlık çığlığaydık; ama kimse duymadı. Her halde derin uykularındalardı.
Ellere gelince; gittiğimiz yer garipti. Gözlerime inanamadım! Ne gördüğümü bilemezsiniz. Karşımda kötü mü kötü kalpli bir dede duruyordu. Dişleri çok sivriydi… Gözlerim kapandı ve açtığımda berbat bir mutfağın simsiyah kömürlüğündeydim. Orada başka insanlar da vardı, ve birkaç ürkünç el. Ablama sarıldım, ağladım. Meğerse bu dede bizi misafirleri olarak ağırlamak istiyormuş, ama nasıl ağırlanır bilmiyormuş. Biz de ona diğer insanlarla insanın nasıl ağırlanacağını öğrettik. Şimdi o dede ve 50 tane elini en az haftada 1 kez ziyaret ediyoruz.