Hayatımıza başladığımız ilk andan itibaren bazı isteklerimiz vardır. Hatta ilerleyen zamanlarda bu istekler doğrultusunda hedeflerimiz oluşmaya başlar. Hedeflerimiz yaşantımıza yön vererek bizi kaybolmaktan kurtarır. Hedeflerimize varmak için doğru olanı yapmaya gayret gösterir ve yine bu doğrultuda hayat rotamızı kendimiz belirleriz.
Tabii ki herkesin hedefleri olmak zorunda değildir ya da hedefleri olmayan istediği yere varamaz gibi bir çıkarım yapamayız. Ayrıca benim gözlemlediğim kadarıyla hedefleri olduğu halde bunun farkında olmayan insanlar da var. Ben bunun nedenin içinde yaşadığımız toplum ve bizlere dayatılan sistem olduğunu düşünüyorum. Çünkü bize dayatılan bu sistem bizim ne istediğimizi ve isteklerimiz doğrultusundaki hedeflerimizi hiçe sayarak bizi nasıl mutlu olabileceğimize değil nasıl para kazanabileceğimize ya da akademik olarak nasıl başarılı bir birey olabileceğimize yönlendiriyor.
Peki, biz bu sistemin etkisi altında kalmadan kişisel olarak kendi hedeflerimizi belirleyebilir ve bu doğrultuda hayatımıza yön verebilir miyiz? Bana kalırsa bu kesinlikle bizim elimizde olan bir güç. Kendi hedeflerimizi belirlemek için ilk yapmamız gereken şey kendimize bu hayatta gerçekten en çok arzuladığımız şeyin ne olduğunu, kendimiz için nasıl bir gelecek hayal ettiğimizi sormak. Belki bu sorulara verecek kesin bir cevabınız yoktur fakat hemen hemen herkesin gelecekle ilgili hayalleri vardır, bu hayalleri gerçekleştirmeye çalışmak ise zaten hedeflerinize giden yolla aynı anlamı taşımaktadır.
Hayatınız boyunca devam edecek bu yolda tabii ki düşüşler yaşayacak, bazen motivasyonunuzu kaybedecek hatta belki hedeflerinizden vazgeçmeye çalışacaksınız. Daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama “düşe kalka” diye bir deyim vardır. Bu deyim bizlere her zaman karşımıza engeller çıkabileceğini, yeri gelince takılıp düşebileceğimizi fakat en iyi öğrenme yolunun bu zorluklardan ders çıkararak hepsini yeni bir deneyim, tecrübe olarak görüp yolumuza devam etmemiz gerektiğini anlatır.
Asıl dikkat etmeniz gereken şey ise yaşadığınız bu düşüşler sırasında kendinize inancınızı kaybetmemek ve başaracağınıza inanmaktır. Hepimizin illaki bir yerlerde duyduğu meşhur Murphy Kanunlarından birisinde bir şeyin olma olasılığının, isteme olasılığı ile ters orantılı olduğu söylenmektedir. Fakat ben bu düşünce yapısına katılmayıp, tam tersi felsefiyi benimseyen Çekim Yasası’na inandığımı söyleyebilirim. Çekim Yasası der ki “Evrene göre kural yoktur. Bir şeye şimdi sahip olduğunuz hislerini sunarsanız evren de buna yanıt verir. ”. Bu yasaya katıldığımı söylerken bir şeyin kötü yanlarını görmezden gelmeyin demiyorum hatta aksine eksik yanları analiz edip düzeltmek size çok şey kazandıracaktır. Fakat demek istediğim şu ki karamsar olup kendi motivasyonunuzu düşürerek hedefinize ulaşamaz, sadece kendinize olan inancınızı ve özgüveninizi kaybedersiniz.
Kısacası ilerlediğiniz bu yolda düşe kalka öğreneceğinizi bilmeniz ve olaylara pozitif yaklaşmanız gerekmektedir. Bu noktada biraz polyannacılık özelliği yani kayba uğradığınızda, elinizde kalanları fark edip sevinme becerisi kazanmanız sizin için çok daha iyi bir adım olacaktır.