Bir gün bilgisayarımda bir oyun oynuyordum. Tarihi yapıları keşfettiğiniz bir oyundu bu. Oyuncu olarak antik kalıntıları araştırıyor, örnekler alıyor kalıntıların içinde yatan gizemleri buldukça da puanlar kazanıyordunuz. Sonra bir şey fark ettim, oyundaki her kalıntının kökenini yapıldığı zamanı ve amacını her detayı ile biliyordum ama gerçek dünyada ben de diğer birçok turist gibi tarihi yapıları ziyaret ederken onlara bakıp geçiyorum. Çoğumuz yerde öylece duran bir taşın yaşını, nerden geldiğini veya arkasındaki hikâyeyi merak etmiyor. Bizim için bir taş sadece bir taş. Sonuçta bir taş sadece eski olduğu için ilgi çekici bir eşya olmuyor “Vay be bu taş yaşlıymış.” deyip geçiyoruz. Peki, bir oyun taşları nasıl bir eğlence aracı haline getiriyor?
Siz gerçek hayatta eski bir tarihi kalıntı bulduğunuzda ne yaparsınız? İki seçeneğiniz var ya onu iyi bir vatandaş olup devlete vereceksiniz ve onu bulduğunuz yerde, belki de arka bahçenizde, arkeolojik bir kazı alanı oluşacak ya da yasadışı yöntemlere başvurup karaborsada bulduğunuz şeyi satacaksınız. Eğer zaten önceden birilerinin bulduğu bir şeye bakıyorsanız belki önünde yazan uzun yazıyı okursunuz belki de o yazının orda olduğundan bile haberiniz olmaz ve “yüzyılın buluşu” sayılabilecek bir şeye yalnızca beş saniyenizi ayırmış olursunuz. İşte burada benim arttırılmış tarih adını verdiğim cihaz devreye giriyor.
Bu bir gözlük ama üstündeki yansıtıcı ışıklar sayesinde camın önünde görüntüler oluşturabiliyor. Gözlüğün camında oluşan görüntü gerçekmiş gibi sizin görüşünüze giriyor. Buna da kısaca arttırılmış gerçeklik deniyor. Arttırılmış gerçekliği turizm açısından kullanmak yapılmamış bir şey de değil. Daha önce Japonya Çin ve diğer uzak doğu ülkelerinde arttırılmış gerçeklik ile ışın kılıcı dövüşü yapılan sergiler ve fuarlar yapıldı. Ama bu teknoloji daha önce öğretici amaçlarla turistlerin kullanımına açılmadı. Ben bu gözlüğe “Sanal Tarih” ismini verdim. Çok iyi bir isim değil ama en azından aletin çalışma mantığını iyi anlatıyor.
Sanal tarih gözlüklerinin her biri bir ana sunucuya bağlı. Sunucular gözlüklerin bağlı kalmasını ve içindeki bilgilerin eskimemesini sağlıyor. Gözlük bulunduğunuz konuma göre sunucuyla iletişime geçiyor ve ziyaret ettiğiniz sanatsal veya tarihsel yapıtla ilgili internetten bulduğu ek bilgileri sizin gözlerinizin önüne sunuyor. Beş paragraflık bir yazı okumaktansa kısa birkaç satır ve ek görsel veya video dokümanları anlık olarak görebiliyor olmanız da hızlı ve insanı sıkmayan bir şekilde bilgi almanızı sağlıyor.