Müziğin hayata karşı bakış açımızı ve ruh halimizi değiştirdiği inkar edilemez bir gerçektir. Meksika’daki BUAP Üniversitesi Psikoloji Fakültesi bu konu başlığı altında bir takım araştırmalar yapmıştır. Bu çalışmaların gayesi çok yüksek seste düzensiz, hızlı, ayrı bir ritim ile çalınan müziğin yani ağır metal müzik parçalarının kaygı üzerindeki etkisini bulmaktı. Çalışma, 31’i erkek, 126’sı kadın olacak şekilde 137 tane katılımcı ile gerçekleştirildi. Kişilerin hepsi psikoloji öğrencisiydi ve yaş ortalamaları 20’ydi. Çalışmaya başlamadan önce hepsine kaygı düzeylerini ölçmek adına testler yapıldı. Ardından her seferinde 5 dakika olacak şekilde ağır metal müzik parçalarına maruz bırakıldılar. Bunun sonucunda 47 dakikalık bir süre zarfında müzik dinlediler.
Deney ilerledikçe iştirakçilerin daha da rahatsız olmaya başladıkları görüldü. Rahatsız oldukları, sabit bir pozisyonda kalamamalarından ve birbirini tekrar etmeyen el ve ayak hareketlerinden anlaşılabilirdi. Deneyin sonucunda bu tür müziklerin kaygı düzeyini değiştirdiği ve bu kaygı seviyesinin artış yönünde olduğu görüldü. Bunun nedeni ise bu tür melodilerin sinir sistemini uyarması sonucunda fiziksel ve psikolojik gerginlik artmasıydı. Bu gerginlik fiziksel aktiviteler ile atılmaması sonucunda enerji birikimine ve daha sonrasında anksiyete tipi semptomlara yol açar. Hüzünlü melodilerin de insan üzerinde etkisi vardır. Misal arabada aileniz ile yoldayken büyüklerin türkü dinlemeye başlaması ile kimin içi daralmaz ki?
Günlük hayatımızda müziğin olumlu etkileri de çoktur. Örneğin; düzenli, yavaş ve daha yumuşak notalar insanı rahatlatır. Hatta bazı klasik müziklerin radyoterapi ve agresif tıbbi terapilerde kullanıldığı bilinmektedir. Klasik müziğin aynı zamanda hafızayı kuvvetlendirdiği, yaratıcılığı arttırdığı ve ders çalışırken daha verimli geçmesi için aralarında benim de bulunduğum bir grup insan tarafından kullanıldığı da bir gerçektir. “Ne zaman korksam, kimse korktuğumu anlamasın diye başımı dik tutup neşeyle ıslık çalarım ve her defasında sesimdeki mutluluk beni korkmadığıma ikna eder.” demiştir Rodgers ve Hammerstein. Bu durum müziğin hissedilen veya bastırılan duyguların dışa vurulması için bir aracı olması ile açıklanabilir. Bazı zamanlarda da kendimizi motive etmek için müziğe başvuruyoruz. Mesela ünlü yüzücü Michael Phepls’in bir iki tane yarışını izlediyseniz kendisinin havuza girmeden önce hep kulaklık taktığını ve konsantre olmaya çalıştığını görmüşsünüzdür.
Bir sürü sporcu yarışa katılmadan veya maça girmeden önce bir takım buna benzer moral motivazyon arttırıcı yollara baş vururlar ve bunların başında müzik dinlemek de gelir. Müziği sadece etkin bir gün geçirmek için değil, sadece mutlu olmak için de kullanabilirsiniz. Hoşunuza giden bir ritim veya şarkı dizesi size serotonin yani mutluluk hormonu salgılatır. Bu da sizi daha enerjik ve neşeli kılar. Anlayacağınız üzere müziğin hayata karşı bakış açınız ve duygularınız üzerinde etkisi vardır. Siz de kendinize bir iyilik yapın ve müziğin üzerinizdeki olumlu etkisine kendinizi bırakın!