“İnsanoğlu; ağzından çıkan cümlelerin, beyninde çıkan düşüncelerin bütün evreni dolaşıp tekrar onlara geri döndüğünü bilse, çok daha dikkatli olurdu.” Albert Einstein
Çoğumuz deneyimlerimize göre tavır alırız. Her şey istediğimiz gibi, yolunda gittiğinde mutlu oluruz. İstemediğimiz şeyler karşısında ise sinirlenip ne kadar şanssız olduğumuzdan şikayet ederiz. Pasif gözlemciler olarak hemen kurban rolünü üstlenip verdiğimiz yanlış kararların sonuçlarını başkalarına yükleriz fakat “Çekim Yasası” buna “DUR!..” der. Zira bu yasa hayatımızda meydana gelen her şeyin yalnızca hissettiğimiz ve düşündüğümüz şeyler sonucu olduğunu fark etmemizi sağlar.
Çekim Yasası’na inananlar, istediklerini elde etiğini söyleyen insanlar olduğu gibi buna inanmayan ve bu yasanın sadece birer tesadüften ibaret olduğunu düşünenler de var. İşin aslı bu yasanın temelinde çok güçlü bir inanç var. Çekim Yasası’ndaki inanışlara göre tüm duygu ve düşüncelerimiz enerjidir. Her an yaydığımız bu enerji, evrende kendisiyle aynı frekanstaki enerjiyi bulur ve düşüncelerimiz gerçeğe dönüşür. Zaten “Ne düşünürsen, o olursun. Ne hissedersen, hissettiğini çekersin. Ne hayal edersen, onu yaratırsın.” demez mi Buddha?
Çekim Yasası aslında çok basit: Benzer benzeri çeker. Yani düşünceleriniz ve duygularınız, sizinle aynı frekansta titreşen şeyleri çeker. Örneğin neşeli bir insansanız; neşeli deneyimler çekecek, neşe arayacak ve hayatın size sunduğu neşeyi bulacaksınız. Minnettar bir kişiyseniz, minnettar hissetmek için daha fazla deneyim çekeceksiniz, minnettarlık frekansında titrediğinizde hayatın iyi olduğunu hissedip işler zor olsa bile hayattaki iyiyi deneyimlersiniz. Negatif veya depresif bir kişiyseniz, her şeyde ve herkeste negatifliği çekecek ve algılayacaksınız çünkü hayat bir aynadır. Siz neyseniz o da size onu yansıtır.
Peki yıllarca negatif düşünmüş bir insan nasıl birdenbire pozitif bir bakış açısı kazanabilir? Bu tabii ki kolay olmayabilir ama Gandhi’nin şu sözü rehber olabilir bize: “İnsanlar genellikle olduklarına inandıkları kişi haline gelirler. Eğer bir şeyi yapamayacağıma inanırsam, bu inanç onu yapma gücümü elimden alır. Yapabileceğime inanırsam, başlangıçta sahip olmasam bile, onu yapacak gücü kendimde bulurum.” Öyleyse daha pozitif bir insan olmak için günlük konuşmalarınızı değiştirerek işe başlayabilirsiniz.
İlk olarak olumsuz terimler kullanmaktan kaçının. Örneğin sağlıklı olmak istiyorsanız bunun için “Hasta olmak istemiyorum.” derseniz evren sadece “hasta” kelimesini duyacaktır ve size daha fazla hastalık gönderecektir. Bunun yerine “Ben hep çok sağlıklıyım.” diyebilirsiniz. Sadece isteklerinizi dile getirmekle kalmayıp aynı zamanda gerçekleşeceklerine de inanmanız “Çekim Yasası”nı uygulamanın önemli bir adımıdır. İsteklerinizin ne zaman gerçekleşeceğinin hiçbir önemi yok. Önemli olan sizin bu sürece inanmanız ve asla şüpheye düşmemeniz. Eğer şüpheye düşerseniz hızlıca odağınızı tekrardan olumluya çevirip isteklerinize sahip olduğunuzu hayal edin.
Herhangi bir zamandaki bir dileğinizin gerçekleştikten sonraki sahip olduğunuz duygularınızı düşünün ve şu anda da aynısını hissetmeye odaklayın kendinizi. Sanki dileğiniz şimdiden gerçekleşmiş de siz istediğinize ulaşmışsınız gibi davranın. Bir bakıma Polyannacılık aslında…
Bir şeyin imkansız olduğunu düşünürseniz o imkansız olacaktır. Başarıya giden yolu hayal etmenize izin verirseniz o yolu gerçekleştirmiş olursunuz. İster yapamayacağınızı düşünün, haklısınız… İster yapabileceğinizi düşünün, yine haklısınız… Neyi düşüneceğiniz sizin elinizde. Kısacası “Düşünce tarlanıza ne ekerseniz, onu biçersiniz.”