O gün yine çok yağmur yağmıştı. Penceremi açıp ıslak çimenlerin ve yağmur sonrası toprağın kokusunu içime çektim. Telefonumdan hava durumuna baktım yarım saat sonra yine yağmur gösteriyordu. Hemen mutfağa koştum ve kendime kahve yaptım. Buzdolabından, dünden kalan keki çıkarttım ve odama çekildim. Elime onlarca kez okumuş olduğum ancak yine de vazgeçemediğim o kitabı aldım, Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı. Bir kaç sayfa okuduktan sonra dışarı çıkmaya karar verdim ve üstüme mor boğazlı kazağımı, siyah kot pantolonumu ve uzun topuklu çizmelerimi giyerek dışarı çıktım. İnsanlar yağmurdan kaçıyor ıslanmamaya çalışıyorlardı, bazıları şemsiyelerinin altına saklanmışlardı, bazılarıysa bir kafeye. Bense evden çıkarken özellikle şemsiye almamış ve dışarı çıkmak için yağmurun yağmasını beklemiştim. Bir yerde okumuştum yaklaşık on altı yaşlarımdayken “Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri sadece ıslanır.” okuduğum ilk andan itibaren bu cümle çok mantıklı gelmişti. O günden beri yağmuru hisseden insanlardan olmuşumdur. Yağmur beni yavaş yavaş ıslatırken kalbimde de hissederim damlaları. O yüzden kaçmam ıslanmaktan. En iyi dostum diyebilirim yağmur için ne üstüne basana ne şemsiye açana darılmaz yağmur ama ıslanmaktansa hissetmek bir başkadır yağmuru. Charlie Chaplin’in “Yağmurda yürümeyi hep sevmişimdir. Böylece ağladığımı kimse göremez.” sözü de okuduktan sonra kendimle bağdaştırdığım bir cümle olmuştur. Ben de yağmurda ağlardım hep. Bu sözle karşılaştığımda tek olmadığımı anladım. Yürüyüşüm biti yağmurla birlikte ve eve döndüm. Bir daha ki yağmura kadar bu dışarıda duyduğum sesleri aklımda tutacaktım. Herkes için sıradan olsa da benim için yağmurun şarkısını.
Yağmurun Şarkısı
(Visited 475 times, 1 visits today)