Büyük ülkelerin oturdukları masada birer piyonmuş gibi varsayılan milyonlar, kendi canlarını bu pis oyunun kaderlerine bırakmak zorundadırlar fakat neden? Nesilleri kazanmak uğruna başka nesilleri bitirmek sizce de akıl kârı mıdır? Son 75 senede edindiğimiz bilgilere bir bakalım.
Bomba, patlayan ve insanları öldürmek, incitmek veya binalara zarar vermek için kullanılan bir tür silah çeşididir. Atom bombası, tahrip edici gücünü nükleer reaksiyon, füzyon ya da termonükleer sayesinde gerçekleştiren patlayıcı bir tür nükleer bomba çeşididir. Atom bombası çok küçük miktarda bir maddenin devasa boyutta enerji açığa çıkarmasına sebep olmaktadır. Gelelim şimdi asıl ilgilendiğimiz meseleye atom bombası bilinen bomba türleri ile hemen hemen aynı boydadır fakat tahrip gücü oldukça yüksektir. Atom bombası bir kenti ateş ve radyasyon ile tamamen yok edebilir. İşte normal bir bomba ile atom bombası arasındaki en büyük fark budur. Özellikle büyük ülkelerin politikacılarının da üstünde titrediği atom bombası kitlesel tahribatı en hızlı yapmanın ve bir nevi de bombayı atan taraf için en kolayıdır. Peki ya bombaya karşı yaşam mücadelesi veren taraf, onlar içinde hayat o kadar rahat ve kolay mı olacak?
Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla alakalı bir film-belgesel çekilmiş, bombadan sağ kurtulanlar anlatıyor bu hikâyeyi, bir de onların atom bombası hakkında düşündüklerine bakalım. Tıme gazetesinin yaptığı bir makalede ”hibakusha”ların- Japonya’ya atılan atom bombalarından kurtulanlara verilen sıfat- yazdıkları mektuplar ve tanıklık ettikleri yazılmıştır. Yoshiro Yamawaki, bazı kurtulanlar arasında şanslı olanıdır çünkü ailesinden annesi ve kız kardeşi de kurtulmuşlardır ama herkesin ailesi bu kadar şanslı değildir. Yamawaki’nin bizlere yönlendirdiği bir cümlesi var mektubunda, ”Nükleer silahlar hiçbir koşulda insanlara karşı kullanılmamalıdır.” çünkü bombanın etkisinin sadece kendiyle sınırlanmadığına şahit olmuştur, nükleer silahlar nesilleri etkileyecek mutasyonlar ve hastalıklara da sebebiyet olmuştur. Takato Michishita da buraya mektubunu verenlerden, onun mektubunda ise 72 senelik bir barıştan söyle bahsediyor, ”Son 72 yıldır, savaş bağlamında tek bir insan tarafından sakatlanmadık veya sakat kalmadık. Barışçıl bir ulus olarak geliştik. Japonya, nükleer saldırı yaşayan tek ülkedir. Kaçınılmaz bir aciliyet ile nükleer silahların insanlıkla bir arada var olamayacağını savunmalıyız.” konusu geçen barış, uzun sürmüş gibi gözükse bile bu süreç bengi değildir.
Araştırma yapıldığında açıkça görebileceğiniz bir başka gerçek ise Japonya dışında hiçbir ülkede atom bombasının kullanılmamış olmasıdır. Peki, neden bazı ülkeler deneyimlemedikleri bir şeyleri dünya için isterler? Ya da sonuçlarına kendileri katlanmayacakların rahatlığı mı vardır içlerinde? NATO’nun önderlik etmiş olduğu Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT), bu antlaşmayı imzalayan ülkelerin onlara belirlenenden daha fazla nükleer silah üretemeyeceklerini simgeler ancak bu antlaşmada yer almayan ülkeler de vardır. Sınırsız üretme gücüne sahip olan bir ülke neden sadece zevk için ortalığı radyasyona boğmasın ki sorusunun cevabı da içinde saklı aslında, radyasyon. Radyasyonun olduğu yerde yaşamın sağlıklı bir şekilde devam etme olasılığı çok düşüktür. Örnek vermek gerekirse, sadece radyasyonun insan hayatındaki etkileri bakımından, 1986 yılında günümüz Ukrayna’sında geçmiş Sovyetler Birliği’nde meydana gelen Çernobil Faciasına göz atalım. Patlamanın olduğu anda 31 can kaybedilmiştir, ilerleyen dakikalarda reaktörün yanmasının yayılmasını önlemek için hayatlarını feda eden işçiler ölmüştür. Olayın olduğu anda kent, tahliye edilmeye başlanmıştır.
Ancak radyasyon sadece yerde kalan ışın olsaydı iş daha da kolay olabilirdi ancak havaya karışan bu ışın çevre ülkelere örneğin Türkiye, başta Karadeniz ve Marmara olmak üzere, Almanya, Romanya ve Bulgaristan’a da yayılmış ve etkilemiştir. Üstünden 34 yıl geçmesine rağmen hala bazı yerlerinde yüksek miktarda radyasyon barındıran Çernobil 4 yıl önce turizme açılmış olsa da çok katı kurallar barındırmaktadır. Bunların bazıları; açık olanda yiyecek- içecek tüketilmemesi, orada yaşan hayvanların sevilmemesi gibidir ve girerken imzaladığınız bir kâğıt. Üstünde fazla miktarda radyasyona maruz kalırsanız bütün sorumlulukları aldığınıza dair ve tabi imzalamanız içinde 18 veya 18 yaşından büyük olmanız gerekmektedir. Hala bu kadar sıkıntılı bir bölgede yaşamın olmaması veya sağlıklı bir yaşamın olmaması bizlere bir kurtuluş ışığı olamıyor bu saçma atom bombası fikrinden vazgeçmek için.
Toplu katliamlar için birebir olan bu silah bizlerin geleceği için ne bir barış adımı ne de bir iyilik adımı olabilir. İnsanları öldürmenin daha kolay ve çevreye zarar verip uzun yıllar boyu hasarlı bırakacak bir başka yol olmasa gerek. Küçük veya büyük bir farkı olmayan atom bombaları her taraftan ele alındığında hiçbir el ile tutulur tarafı yoktur.