Dışarıda ıslak toprak kokusu ve bahçemdeki ağacımın verdiği meyveyi düşünerek uyanmıştım o gün. Yataktan sevinçli bir biçimde kalkıp pencereme doğru yöneldim ve penceremi açtığım gibi suratıma vuran tozla karışık egzoz kokusuyla bir hayale uyandığı.mı fark ettim. Bana uzak ve huzurlu gelen köy hayatını her zaman merak etmiştim. Acaba şimdi orda olsam nasıl olurdu?
Yıkılan hayallerimle birlikte giyindim, her zaman yediğim mısır gevreğinden biraz atıştırıp kapıya doğru ilerledim. “Bu monotonluk sıktı artık farklı şeyler istiyorum.” cümlesi aklımda dönüp duruyordu. Arabamla işe giderken yanından sıra sıra geçtiğim binalara baktım ve onları toprak yolda yanından geçtiğim ağaçlarmış gibi yeniden çizdim kafamda. Ardından üstünden geçtiğim kasisle yine dağıldı kafamdaki hayaller. İstesemde istemesemde varmıştım artık ofise, zaten farklı bir şeçeneğimde yoktu. Bu işsiz burada ezilip geçilirdim. Herkes en tepede, kimsenin ulaşamadığı yerlerde olmak istiyordu. Benim iş yerimde de bu yükselme katlarla oluyordu. Bir kat insanların hayatlarını değiştiriyor ve onlara başkalarının sahip olmadığı şeyler veriyordu. Aslında aynıydı hepsi ama farklı olmak hoş geliyordu sanırım onlara. Bu düşüncelerle ilerlerken masama varmıştım bile ve önüme yığılan kağıtlardan birini seçip işe koyulmuştum. Kağıt ardına kağıt, e-posta ardına e-posta. O sırada düşündüm yine. Ne vardı bu köy hayatında bu kadar kıymetli. Orada yaşıyor olsam acaba şehir hayatını imrenir miydim? Şu anda sahip olduğum şeyleri orada arar mıydım. Belki de köy hayatından çok oradaki huzurun yokluğunu hissediyordum. O sırada üst kata tırmanmak için birbirlerini parçalayan iş arkadaşlarımdan çok da farklı olmadığımı anladım. Sahip olmadığım o şeye sonsuz bir arayış içindeydim bende. İş çıkışında yoldaki binaları binalar olarak kabullenmiştim. O istediğim şey çok uzakta olamazdı. Belki de istesem hemen yanımda bulabilirdim aradığım huzuru. Evet belki şehir stresi yüzünden çok olmayacaktı ancak onu değerli kılanda o olurdu.
O akşam eve döndüğümde kurduğum bütün o hayallere farklı bakmaya başlamıştım. Tabii ki güzel bir şeydi düşlediğim ancak istediğim şey o değil gibi hissediyordum. Onun şehirde ulaşamadığım, daha doğrusu ulaşmakta güçlük çektiğim bir kısmını arıyordum. Kısaca bir şeyin kıymeti, o şeyin yokluğunun çokluğu ile artar. Ne azsa kıymetlidir, ne uzaksa onu arar insan.