Gözlerimi açtım, pencereden dışarı baktığımda gördüğüm manzara muhteşemdi: Güneş de benim gibi daha yeni uyanıyordu. Bu manzara güne başlamak için mükemmeldi. Merhaba, ben Zeynep Naz. Ben de pandemi karantinasındayım. İlk vaka haberini duyalı yedi ay oldu. Peki yedi ayda hayatımda neler oldu? Ne gibi değişiklikler yaptım? Hiçbir şey. Fiziksel görünüşüm hala aynı. Ama ya içim? Belki fiziksel olarak değil ama ruhsal olarak herkes gibi ben de etkilendim. Eskiden yaşadığım rutin hayatın kıymetinin farkına vardım. Alışverişe gitmek, arkadaşlarımla yemeğe çıkmak, beraber yüz yüze sohbet etmek. Karşındakinin anlattığına verdiği tepkiyi, jestleri ve mimikleri gözlemlemek… Bunların kıymetini bilememişim meğer.
Kendimi yataktan kalkmaya zorladım. Tüm gün yatakta öylece yatamazdım. Salona gittim ve arkada gürültü olması için televizyondan rastgele bir kanalı açtım. Haberleri açmamaya dikkat ettim çünkü artık her haber bu olağanüstü durumla alakalı ve haberler bize her şeyin ne kadar belirsiz olduğunu, ne kadar çaresiz olduğumuzu anımsatıyor bana; daha her şeyin başında olduğumuzu, bu sürecin birden yok olup bizi serbest bırakmayacağını… Bugün cumartesi. Kendime ayırabileceğim biraz daha vaktim var. Bu aralar polisiye dizilerine takığım. Acaba bu tarz bir meslek mi seçmeliyim? Kafam karışık ama karar vermek için daha vaktim var. Açtığım diziyi ailemle birlikte heyecanlı bir şekilde izlerken bir yandan da kahvaltımızı ettik. Sonra günün ikinci çayını içerken ailemle sohbete daldım. Onlar da zaten pandemiden konuşmaya niyetli değillerdi.
Odama geçip derslerimi çalışmaya başladım. Eğitim konusunda asla kendimi salamazdım çünkü uzaktan eğitim yeterince zordu. Ama itiraf etmeliyim ki evde olmanın verdiği rahatlığı sevmiştim. Sonrasında ise ödevlerimi yapmaya başladım. Bana zor gelen ödevleri arkadaşımla birlikte yapıyoruz. Eskiden onun evinde toplanır öyle yapardık. Gerçi, beş dakika ödev yapıp on dakika sohbet molasından ibaretti bizim “ödev yapma programımız”. Karantina da öğrendiğim en önemli şey insanın eğlenmek için başkasına muhtaç olmadığıydı, bunu kendimde de deneyimledim. Müzik açıp dans ederek veya başka aktiviteler yaparak kendi kendime eğlenebileceğimi de öğrendim.
Telefonumdan pandemi öncesi “normal” hayatımdan çekilmiş fotoğraflara baktığımdaysa şoke oldum. Arkadaşlarımla çekildiğimizi daha dün gibi hatırladığım fotoğraflarımız tam bir yıl önce bugün çekilmişti. Zamanın bu kadar çabuk akması iyi bir şey miydi? Bence hem iyi hem kötü yanları vardı. Bu olayı akşamüzeri aileme anlattım. Onlar da geçirdiğimiz zamanın kıymetini bilmemiz gerektiğini söylediler. Haklıydılar da. Ama o zamanlar bana hiç kıymeti bilinecek bir şey gibi gelmemişti. Bir şeyin kıymeti, o şeyin yokluğunun çokluğu ile artar. Ne azsa o kıymetlidir, ne uzaksa onu arar insan.