Nükleer Barış

Albert Einstein 1905 yılında atomu parçalayarak insanlık için büyük bir bilimsel ilerleme kat ettiğini düşünüyordu, fakat bilmediği şey daha sonraları bu keşfinin “Dünya Barışının Koruyucusu” tarafından anlık bir soykırım amacıyla üretilmiş bir kitle imha silahının üretiminde kullanılacak olmasıydı.

Amerikan hükümeti; nükleer reaksiyon ve nükleer fisyonun birlikte kullanılması ya da yalnız nükleer füzyon yoluyla muazzam bir yıkım enerjisi ortaya çıkaran ve Einstein’ın enerji üretmek amacıyla kullanılması gerektiğini söylediği yöntemi yıkım amaçlı kullanan bir silah üretti, bu silah atom bombasıydı.

Amerikan hükümeti daha sonra bu yıkım silahının en yüksek hasarı vermesi için bir araştırma komisyon kurarak suçsuz Japon Halkı’na acı vermek amacıyla Japon kültürünü ve dışarda en çok bulundukları zamanları araştırdı ve o dönem savaşta Hitler’in yıllarca öldüremediği kadar insanı saniyeler içinde öldürdü. Sovyet hükümetinin öz savunma amacıyla bu silahtan üretmesi sonucu Amerika 1991 yılına kadar bir daha nükleer silah kullanamadı.

Nükleer silahların ortaya çıkması ortaya ilginç olan şu soru çıkartıyor: “Ülkeler nükleer bulundurmalı mı?” Tabii genel olarak bakıldığında hiçbir ülkenin nükleer silah bulundurmaması ve nükleerden arındırılmış dünya fikri ilk tercih, fakat Amerikan hükümeti bu fikrin ancak kendilerinde nükleer bulunması şartıyla olumlu değerlendiriyor ki bu durum da kimseye güven vermiyor.

Doğal kaynak sömürüsü amacıyla demokrasi ve barış getirme adı altında yapılan ve günümüze kadar; Küba, Laos, Vietnam, Kore, Yugoslavya, Suriye, Irak, Afganistan, Doğu Avrupa ülkeleri ve daha birçok noktada NATO bünyesi altında yapılan saldırılara bakıldığı zaman NATO’nun nükleer silah bulunduran ülkelere saldıramadığı dikkat çekiyor, hatta bu ülkelerden biri olan Kore’de nükleer öz savunma sistemi kurulmasından itibaren bu ülkede sözde demokrasi ihlali yapıldığını söyleyen Batı medeniyetleri, Kore hükümetinin öz savunma sistemi sebebiyle bu ülkeyi işgal edemiyor.

Kore örneğine baktığımız zaman bir devletin kendi nükleer savunma sistemine sahip olması demokrasi kılıflı yayılmacı politika izleyen Batı medeniyetlerinin bu ülkeleri işgal etmesine engel oluyor zira yapacakları her saldırının bir bedeli olacağı gerçeği onların bütün demokrasi sevdalarını kursaklarında bırakıyor.

AB ve NATO gibi yayılmacı politika izleyen emperyalist oluşumlara karşı direnmenin tek yolu nükleer öz savunma sisteminden geçiyor. Tabii her ne kadar bu fikir bir öz savunma fikri olsa da dünya üzerindeki yaklaşık 200 devletin hepsinin nükleer silah bulundurması fikri büyük riskler içeriyor. Bundan ziyade özellikle Çin ve Kore gibi anti-emperyalist devletlerle veya Rusya gibi nötr devletlerle ittifak kurularak ortak bir öz savunma sistemi kurulması fikri daha rasyonel bir fikir gibi gözüküyor.

Türkiye açısından bakıldığı zaman Türkiye gibi büyük bir alana hâkim olan ve önemli bir stratejik konuma sahip bir devletin derhal Çin, Rusya ya da Kore ile veya her üçüyle de anlaşarak bulunduğu yayılmacı ittifaklardan veya bu ittifaklarla yaptığı müzakerelerden kendini soyutlaması ve Doğu’daki devletlerle öz savunma sistemi oluşturması gerekiyor. Bu devletlerle ortak bir nükleer proje yürüterek kolektif bir savunma ittifakı kurması kendi devlet varlığı açısından büyük önem arz ediyor.

Genel olarak bakıldığında her devletin kendini yayılmacı oluşumlara karşı korumak için özellikle Çin, Rusya ve Kore destekli bir kolektif nükleer öz savunma ittifakı oluşturması fikri savaşları ve işgalleri engelleyecek ciddi ve gerçek bir barış fikri olarak karşımıza çıkıyor.

(Visited 29 times, 1 visits today)