Her zaman hareketlerimin sonuçlarını ve nelere yol açtıklarını merak ederdim. Bir ömür boyunca yaşadıklarımı tek bir kareye sığdırabilmeyi, tüm anılarımı bir kez bile olsun yeniden gözden geçirebilmeyi, kendimi dışarıdan bir göz olarak seyretmeyi, eleştirmeyi istemişimdir. Ancak hayatta tutunduğum o son dakikalarda bunları yaşamam için bir şans tanınmamıştı bana, belki de yaşadığım en büyük hayal kırıklığıydı bu.
Nasıl bir cezalandırmaydı bu, hayatım ellerimden kayıp giderken bir kere bile görememiştim yaşadığım o değerli anları. Hepsi değerini mi yitirmişti yoksa? Tam o anda aklıma bir şey takıldı ne bir anımı hatırlıyordum ne de bana tanıdık gelen bir ses işitiyordum. Boşluk… Varlığını belli eden tek kavram. Ne kadar da acımasızdı,ne kadar da can yakıyordu yokluğu tatmak. Hareket edebilmek için kendimi zorladım, tek yapabildiğim ise gözlerimi açmaktı.
Gözlerimi açtığımda bana dikkatle bakan, hiç tanıdık gelmeyen bir çift kahverengi gözle karşılaştım. İçimde kötü bir his vardı yattığım yerde doğruldum. Karşı karşıya kaldığım manzara ise sonu olmayan milyonlarca basamağın bir araya gelmesiyle oluşan bir tepeydi. Bahsettiğim bu bir çift gözün sahibi olan kişi koşarak basamakları tırmanmaya başladı. Olduğum yerden gidişini izlemekteydim, gelmediğimi fark etmesi ile durdu ve arkasını döndü. Ağzından tek bir kelimenin çıkmamasına rağmen anlatmak istediklerini gözleri önüme sermişti bile.
Bu büyüleyici gözler beni kendine çekiyordu yavaşça. İlk basamağa adımımı atmam ile gözlerimin önüne bir doğum sahnesi serilmişti. Hastane odasında annem, annemin kucağında ise küçüklüğümden kalma resimlerden tanıyabildiğim bir bebek vardı. Bu anıda kalmak ve sonrasında olacakları görmek istiyordum ancak görüntü aniden durdu ve bir tarih belirdi gözlerimin önünde. O ana kadar sanki ben de o hastane odasının içindeydim, sanki ben de o anı deneyimlemiştim. Tarihte görüş açımdan kaybolduğu an o kahverengi gözler tekrar belirmişti önümde. Uzanmak için bir adım daha atmam ile bastığım diğer basamakta fotoğraflardan hatırladığım bu çocuğun ilk adımlarıyla karşılaştım.
İşte o an her şeyi kavramam için yeterli olan bir nesne belirdi ilk adımlarını birkaç saniye önce atan bu bebeğin elinde. Kırmızı bir battaniye. Çocukluğu birlikte geçirdiğim, elimden hiç düşürmediğim o kırmızı battaniye. Bu çocuk bendim, bu anılar benimdi. Bir ömür boyunca yaşamım sırasında benim için önemli olan ve o unutulmaz anılar gözlerimin önündeydi. Basamakları hızla çıkmaya başladım, tüm hayatım gözlerimin önünde bir film şeridi gibi geçip gidiyordu.
Bir an için durdum, önümde çıkabileceğim tek bir basamak kalmıştı. Bu basamağa yavaşça ilerledim, dikkatlice ileri doğru bir adım attım ve hayata veda etmeden önce ki o anı gördüm. Ardıma dönüp baktığımda heyecanla geçtiğim,her bir anımı bana gösteren o basamaklar yok olmuştu. Ancak tek bir saniyesini bile unutmamıştım. Şimdi ise geçmişimin bilincinde başka bir hayat beni bekliyordu. Ve bu hayata doğru attığım ilk adımlar beni parlak bir ışığa yöneltti.