Karne gününden bir gün önce arkadaşlarımıza veda etmiştik, çünkü karne günü biz, yani Magic Hands Basketbol Kulübü, Antalya’daki otelimize varmıştık. Her yıl hem yaz hem de kış kampı yaparız, fakat yaz kampları hep daha güzel olurdu. Maçın yorgunluğunu havuza girip serinleyerek giderirdik ve aqua parkta çokça vakit geçirirdik. Herkes çok eğlenceli ve güzel vakitler geçirirdi.
Bu sene olan kampta farklı bir şey vardı. Her takımdan en iyi performans sergileyen iki kişi seçilip karma bir takım oluşturuluyor, kazanan takıma ödül veriliyordu; ama en önemlisi o maçta en iyi oynayan kişiye istediği basketbol ayakkabısı hediye ediliyordu. Bu olay için herkes heyecanlıydı, oynayabildikleri en üst seviyede oynuyordu. Bizim takım o kadar heyecanlı değildi, herkes kazanacağını düşünüyordu.
Diğer takımlar sabah erken kalkıp antrenman yaparken biz daha erken kalkıp PUBG oynuyorduk. Hatta koçları da arayıp birlikte oyuna giriyorduk. Otel gerçekten çok güzeldi. Etrafta yapılacak bir sürü şey vardı. Ancak o aqua parkı hiç unutmuyorum, en az otuz kaydırak vardı ve hepsi çok yüksek ve uzundu. Tam istediğim şekildi. En yakın arkadaşlarım olan Yiğit ve Ege ile vaktimizin çoğunu orada harcıyorduk. Kaydıraklar çok yüksek olduğu için merdivenleri çıkmak da çok yorucuydu.
Her gün iki maçım vardı. İlk maç kendi takımım olan Magic Hands 2005 A takımıyla, ikinci maç da Magic Hands 2005 B takımıyla oynuyordum. B takımının koçu beni onlara yardım etmem için çağırıyordu, çünkü o takım zayıftı ve dereceye girmek için yardıma ihtiyaçları vardı. A takımıyla oynadığımız her maçı kazanıyorduk, B takımı ile de kazanmalarını sağlıyordum fakat maçlar çekişmeli geçiyordu. A takımı olarak birinciliği garantilemiştik. B takımını da ikinci yapmak için tek bir maç kalmıştı, ama rakibimiz çok güçlüydü. Maç boyu tek bir sayı atamadım. Arkadaşlarım “Ne oldu, iyi misin?” gibi sorular soruyordu. Cevabı ben de bilmiyordum. Son on saniye kala top bizdeydi ve iki sayı gerideydik. Son saniyede iki adamın üstünden üçlüğü yolladım ve kazandık! Herkes beni tebrik ediyordu, omuzlarına alıp havaya uçuruyorlardı. Hepimiz “DAME TIME!” diye bağırıyorduk.
O akşam arkadaşlarla gezerken kayıtlı olmayan bir numara beni aradı. Birileri dalga geçmek için aramıştır diye düşünürken Ege elimden aldı ve açtı telefonu. Konuşma bitince kim olduğunu sordum, o da “Bizimkiler aramış başka tekefondan nerede olduğumuzu soruyorlar.” dedi. Ertesi gün en iyilerin seçileceği gündü. O zamana kadar beni aramadılar diye çok üzülmüştüm, galiba seçmediler diye düşünüyordum. “Seçilen ilk oyuncu Magic Hands takımından Deniz Mert Algün”. Ne olduğunu anlayamamıştım. Meğerki o gün telefonda beni arayan kişi jüri üyesiymiş ve seçildiğimi söylemek için aramış. Onlara bunu benden nasıl gizlersiniz diye çok kızdım.
Maç günü mükemmel bir performans sergileyip takıma maçı kazandırdım ve en değerli oyuncu ödülünü kazandım. En sevdiğim oyuncu olan LeBron James’in 17. imzalı ayakkabısı olan LeBron 17’ yi almaya hak kazandım. Gerçekten hayatımdaki en güzel yaz kampını yaşamış odlum o yaz. Umarım bu sene de öyle olur diyeceğim ama korona belası yüzünden kamp yok. Artık seneye…