Her zamanki gibi güneşin ilk ışıklarında uyandım. Yataktan kalktım, yüzümü yıkadım ve kahvaltımı ettim. Okula gitmek için dışarı çıktım ve yürümeye başladım. Bugün diğer günlerden farklı olarak hava çok kötüydü hem yağmur yağıyordu hem de sabah olan güneş ortadan kaybolmuştu.
En sonunda okula vardım fakat üstüm sırılsıklam olmuştu. Sınıfa geldiğimde sınıfın yarısı yoktu, daha önce hiç böyle olmamıştı. Ders başlamak üzereydi onun için tam sırama oturacakken bir kağıt parçası cebimden yere düştü. Bir adres ve altında not yazılıydı: Bu adrese gel. Sabah cebimde bu kağıt yoktu, nasıl geldiğini anlayamadım. Adreste ne olduğunu çok merak etmiştim, içim kıpır kıpır oldu heyecandan ancak okul yeni başlamıştı ve nasıl çıkacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aklıma o an bir fikir geldi, ders esnasında öğretmenden izin alıp o sırada güvenliğe görünmeden kaçacaktım. Dersin ortalarına doğru gelmiştik, artık izin alma zamanım da gelmişti ve hocadan izin aldım o da izin verdi. Planın ilk aşaması bitmişti şimdi en zor aşama vardı. Ön kapadın okulun bahçesine doğru dışarıya çıktım o sırada güvenlik nereye gittiğimi sordu ve ben de okulun arkasında kıyafetimi unuttuğumu söyledim. Bu aşama da tamamdı, okulun arkasına vardım ve çitlerden tırmanıp okuldan hayatımda ilk defa merakım yüzünden kaçtım. Adreste yazılı olan yer şehir merkezine 100 km uzakta olan küçük bir kasabadaydı. Oraya nasıl gideceğimi düşünürken uzaklarda o kasabanın isminin yazılı olduğu bir otobüsün buraya doğru yaklaştığını gördüm. Otobüs durunca bindim ve uzun bir yolculuktan sonra en sonunda kasabaya vardım..
Kasaba normal bir kasabaya benzemiyordu, çok tenhaydı ve bir tane bile insan yoktu. Adreste olan yer kasabanın diğer ucundaydı, tam olarak 2 kilometre uzaktaydı, ben de bu sefer yürümeyi tercih ettim. 2 kilometre boyunca kasabada yürürken kasaba hakkında başka şeyler fark ettim, öncelikle bu kasabada yasa dışı işler dönüyordu. Kasabanın yolları ve kaldırımları kan lekeleriyle kaplıydı ve her yerden uyuşturucu kokuları geliyordu. Yolun yarısında geri dönmeyi düşündüm fakat ne olursa olsun o adreste ne olduğunu merak ettiğim içi yoluma devam ettim. En sonunda adreste yazılı olan yere gelmiştim. Adresteki bina kırmızı renkte, tek katlı ve garaja benzeyen bir binaydı. Binanın büyük, metal kapıları kilitliydi ve hemen altında da anahtarı duruyordu.
Anahtarla kapıyı açtığımda hem çok sevinçliydim hem de şaşkındım. Sınıfta olmayan arkadaşlarım bana doğum günü sürprizi yapmıştı. Garajın tam ortasında benim için kocaman bir doğum günü pastası duruyordu. Arkadaşlarım beni çok iyi tanıdıklarını ve benim adrese geleceğimi bildiklerini söyledi. O kağıdı ise arkamda oturan arkadaşım ben tam otururken yere atmış. Sonra bir anda sınıfta olan arkadaşlarımda geldiler ve doğum günümü kutladık.