Her zaman başımızı ağrıtan o sinir bozucu okul zili ilk kez tatlı bir müzik gibi çalıyordu. Bu zil 9. sınıfın son ziliydi. Tatil planımız çoktan yapılmıştı. Tabii ki arkadaşlarım ve benim aramda. Ailemizin küçük bir fikri dahi yoktu ama olacaktı.
Okulun başından beri bir grup olarak geziyoruz ve bu yüzden çok fazla arkadaş edinme seçeneğimiz yoktu. Bu küçük grup beni, Lara’yı, Emir’i, Deniz’i ve Efe’yi kapsıyordu. Hepimiz çocukluk arkadaşlarıydık ve hep öyle kalacaktık. Her neyse okuldan çıkar çıkmaz en sevdiğimiz kafeye gittik ve en sevdiğimiz içecekleri aldık. İçeceklerimizi yavaşça yudumlarken bu sene yaşadığımız her türlü olayı birbirimize anlattık. Kahkahalar havada uçuşuyor dedikodu çemberi son hızla dönüyordu ki bir anda en büyük düşmanımız olan sıkıntı içeri bir havayla daldı ve ortamıza oturdu. Çok sıkılmıştık. Herkes belli bir noktaya dalıyor ya da göz göze galip hızlı bir şekilde gözlerini geri kaçırıyorlardı. Sıkıntı rüzgarı son hızıyla esmeye devam ederken Deniz sanki bir duvar misali bunun önüne geçti ve geçenlerde gördüğü, çok eski bir eve gitmeyi önerdi. Macera arayan bizler hemen kabul ettik ve yola koyulduk.
Bu eve gidiş süresi sandığımızdan daha tuhaf ve ayrıca beklenmedikti. Ev semtin içinde değildi, boşluktaydı. Çevresi telle çevriliydi. Giderken zorlandım çünkü çok korkaktım. Amam diğer arkadaşlarımın yüzlerindeki o gülümseme ve heyecan her zaman bu kadar yoğun değildi. O yüzden sustum ve sadece yola devam ettim. Kafamı dağıtmak için arada saçma sapan konular açtım, fena da olmadı bu konular herkesi konuşurken güldüren konulardı.
Belli bir süre sonra sonunda gelmiştik. Evin gerçekten de eski olduğunu anlamak için gözlerinize ihtiyacınız yoktu. Evin kapısı ve pencereleri tahtalarla kapatılmıştı. Efe, Emir ve Deniz kapıdaki tahtaları indirdiler sonra içeri girdiler. Ardından Lara da koştu. Bunu yaptığıma gerçekten inanamıyorum ama ben de hemen Lara’nın arkasından girdim.
Ev toz krallığının hükümdarlığı altındaydı. Bu hükümdarlık böcek krallığıyla yarışıyordu. Herkes telefonunun fenerini açtı ve eve baktı. Evdeki bütün eşyalar duruyordu. Hoş dizayn edilmiş bir evdi, ayrıca üç katlıydı. Bizim maceracı ve bir o kadar da cesur olan erkekler tabii ki de bodrum katına indiler. Hemen arkalarından da biz. Bodrum boştu ve bir kapı vardı. Kilitli bir kapı. Ev eski olduğunda ben de çok meraklı olduğumdan, merak duygum korkumun önüne geçti ve kapıyı küçük bir omuz darbesiyle açtım. Erkekler hemen bağırmaya başladı. Bu benim için büyük hatta kocaman bir gelişmeydi. Şimdi önden iden bendim, diğerleri ise arkamdaydı.
Odanın duvarları çok hoştu ve oda temizdi. Hepimiz odanın bir köşesine dağıldık ve duvarları, yerleri telefonların fenerleriyle ararken kapının tam karşısındaki duvardaki bir kabartma fenerime takıldı. Çocuklara yaklaşmalarını söyledim ve hepimiz duvara kabartmayla yapılmış yazıya baktık. Türkçe değildi ama yinede okumaya çalıştık ve sonunda söylediğimiz şeye güldük. Bu gülüşme fazla sürmeden kocaman bir korku ifadesi yüzümüz ele geçirdi. bir anda yazının altındaki duvar öne doğru açıldı ve içinden küçük bir şişe çıktı. Şişeyi aldım ve inceledim. Şişenin içinde bir parça kağıt vardı. Deniz hızlıca şişeyi elimden çekti ve açtı. İçindeki yazıyı aldı ve okudu. Sonra telaşlı ama bir o kadar da alaycı gözlerle bizlere baktı. Lara kağıdı Deniz’in elinden aldı ve sesli bir şekilde okudu. Kağıtta bu yazıyı görenlerin başının büyük bir belada olduğu yazıyordu. Ortadaki sessizliğe Emir kahkahasıyla son verdi ve bunun bir saçmalık olduğunu söyledi. Hepimiz ona katıldık ve hızlıca evi terk ettik. Eve dönüş çok sessiz geçti. Ne kadar herkes saçma olduğunu düşünse de herkesin aklı o nottaydı.
Eve gittiğimizde hemen bilgisayarın başına oturdum ve o eski evi araştırdım. Söylenene göre o ev eskiden bir rahibeye aitmiş ve orada ayinler yapılırmış. Ardından o evde yaşana bir cinayetten sonra devlet o eve el koymuş ve orayı kapatmış. Ama evin alt katındaki bir oda ne olursa olsun yok edilememiş ve sadece kapısı kimsenin başına kötü bir şey gelmemesi için kapatılmış. Bunu yaptığımıza inanamıyorum. Gerçekten başımıza bir şey mi gelecekti?