Portal

O gece gelen telefonun hayatını değiştireceğinden habersizdi. Bu sefer de çoğu sefer olduğu gibi bir cinayet ihbar edilmişti. Arayan kişinin soğukkanlılığı kendisini andırıyordu. Cinayet konusunda sakin olana pek rastlanmazdı çünkü. Ölüm çok başka gelirdi bazılarına. Genelde gerçekliğine inanılmaz ve çoğu zaman küçümsenirdi. Ancak yakınlarının başına geldiğinde inanıyor insanlar onun varlığına. Birinin değeri ne yazık ki kaybedilmeden anlaşılmıyor çünkü. Onun hayatından sonsuza dek çıkması ve sonsuzlukta kaybolması çok farklı bir boyut gibi…

Bu seferki ihbar farklıydı diğerlerinden. Sırlar ve kördüğümler barındırıyordu içinde. Hislerine bu açıdan çok güvenirdi. Başkalarına nazaran hissettiği şeyler genelde gerçekleşirdi. Yine gece yarısından sonra aranmıştı. Böyle durumlara alışkındı çünkü suçlar karanlıkta işlenirdi. Karanlığın hataları ve sırları kara perdesiyle örtüp sakladığı düşünülürdü. Ama dedektif için daha kolaydı. Sonuçta insanlar hep kendilerinden beklenen hataları yaparlardı.

Gelen ihbarın üzerine verilen adrese doğru yola çıktı. İhbar edilen ev, şehirden oldukça uzaktı. Dedektif, kendinden emin adımlarıyla tekrar sonucunu tahmin ettiği bir cinayete doğru yol alıyordu.

Geldiği yer, ona sadece bir evden çok daha fazlasını çağrıştırıyordu. Silik geçmişinin gözünün önünden geçtiğini fark etti evi görünce. Yıkılıp yok olduğunu düşündüğü ev tam da karşısında duruyordu bütün ihtişamıyla. Onun gibi ev de görmeyeli yaşlanmıştı. Sapasağlam değildi eskisi gibi. Dedektifin içinde yer edinen bu ev, terk edilmiş mahallenin ortasındaki yıkık dökük bir villaydı sadece.

İçinde hissettiği duyguları bastırarak kırılmış kapıdan temkinli bir şekilde içeri girdi. Kendini andıran adam, orada olduğunu söylemesine rağmen içeride dedektiften başkasının olmadığı bir gerçekti. Yavaşça evin her yerini dolaştı fakat ortalıkta yıkık dökük bir evden beklenen dağınıklık dışında bir şey yoktu. Ne bir ceset, ne bir iz, ne de bir sürpriz… Anlaşılan hisleri onu bu sefer yanıltmıştı. Dolandırıldığını düşünerek evin içinde tekrar turladı. Bu sefer birini görmeyi beklemeden, kendisi için son bir kez göz attı silik geçmişine.

Evine dönüğünde bu olayı normal bir vakaymış gibi kafasına kodladı. Fakat hisleri susmuyor, aksi gibi dedektifi sürekli şüpheye düşürüyorlardı. Bu durum rahatsızlık verici ve alışılmadıktı. Uzun yıllar boyu kafasında vakalar dışında bir şey yer almayan bir insanın şu an kafasında belki hayatında düşünmediği kadar çok fikir ve şüphe vardı.  Böylesi zor geliyordu ona. Hayatında çözemediği tek şey geçmişiydi. Uzun yıllar çabalamasına rağmen hatırlamadığı yılar hakkında hiçbir bilgi edinemedi. Nefret ederdi çözememekten, çaresizlikten. Bu nedenle hislerine yenilmemeye karar vererek vakayı rafa kaldırdı.

Aradan aylar geçti. Sanki günler daha bir uzundu o günden sonra. Saatler geçmiyor ve hep aynı güne tekrar uyanıyordu. Yok olup gitmesini beklediği hisleri her gün daha da güçlenerek baş edilmesi zor bir hal alıyordu onun için. Tek farklılık rüyalarıydı. Normalde hiç rüya görmezken her gece o evi görmek rahatsız ediciydi. Aynı seslerin ona fısıldadığını duyuyordu. Kendi sesinin farklı tonları…

                  Tekrar o evin önünde buldu kendini. Her gece rüyalarından ölümün son nefesini haykırırcasına bağırarak uyanmak artık uykusuz gecelerin sebebiydi. Artık yaşanabilecekleri öze almıştı. Yüzleşeceği gerçeklerin onda bırakabilecek etkilerini bile… Çünkü bazen bilmemek en iyisidir. O bizim geçmişimiz olsa bile…

Eve uzunca bir süre baktığında hissetti gökyüzünün saatlerdir ona haykırıyor olduğunu. Düşüncelerinden başka bir şey duyamaz olmuştu kaç gündür. Evrenin ona yanlışını her şekilde göstermesine rağmen kararından dönmemekte ısrarcıydı.

Bölük pörçük anılarından bazıları aklına geldi. Bulanık olmayan birkaç film karesi… Babasının onu kemerle dövüşü, gözerindeki acımasızlık ve kontrolsüzlük; annesinin gözyaşlarındaki çaresizlik ve sonrasında yüzüne inen sert tokatla yalvarışların kesilerek yere yığılma sesi… Anıları ifadesiz yüzünden gözyaşı olarak süzülürken yağmur damlalarına karıştı. Kolay olmamıştı onun için. Bu yüzden de öğrenmek zorundaydı. O evde neler olduğunu, annesinin nereye kaybolduğunu ve hayatındaki kocaman boşlukta neler olduğunu bilmeliydi. Geçmişinden tereddütle kaçmasına rağmen şimdi sapasağlam dikiliyordu karşısında. Dedektif olmasının sebebi de buydu. Kendi kaybolmuş geçmişini bulmak…

Sonsuz gibi gelen yolun sonundaydı şimdi. Ev üstüne üstüne geliyordu sanki. Oysa sadece bir harabeydi önündeki. Silkelenip emin adımlarla eve tekrar girdinde. Her şey aynı bıraktığı gibiydi. Yıkık dökük eşyalar dışardan gelen sokak lambalarının sarı ışığı altında parlıyordu. Bu sefer bir cinayeti araştırmaktansa aradığını bulma umuduyla bakıyordu her bir tarafa.

Yıkıntı evde geçirdiği birkaç saat sonra nihayet babasının odasına geldi. Teker teker her bir odaya tekrar bakmış fakat burayı sona saklamıştı. Buraya hiçbir zaman girme izni olmamıştı. Annesinin de. Sadece babası kapıyı açarken görüyordu biraz içeriyi. Onun dışında kapısı her zaman kitliydi.

Kapının uzun zamandır açılmadığı sıkıştığından anlaşılıyordu. Ya da kitliydi beki yine. Sert bir tekmeyle kapı açılmakla kalmayıp yere devrildi.

Eve girdiğinden de daha temkinli adımlarla ilerlerdi babasının odasına. Duvarlarda birkaç tablo vardı fakat üzerlerinde ne olduğu görünemeyecek kadar çok tozlanmıştı hepsi. Ayrıca çok karanlıktı. Ama karanlık dedektif için hiçbir zaman korkutucu bir faktör olmamıştı. Aksine, onun için saklanılabilir bir sığınaktı.

Bir süre sonra çekinerek babasının koltuğuna oturdu ve pencereden dışarı baktı. Evin en karanlık yeri burasıydı. Ama bir tuhaflık vardı, hiç ışık almayan bir odaydı.

Kimsesiz otobana bakmasına rağmen. Paralanmış deri koltuktan kalkarak pencereye temkinle yaklaştı. Aksindeki hafif yansımasına baktı. O an gördüğü kişi kendisi

olmasına rağmen çok daha farklı biriymiş gibi göründü gözüne. Ani bir kararla pencereyi açmasıyla karanlığa çekilmesi bir oldu. Çok uzun süre düştü ve yere üşüp bayıldı.

Uyandığında bir süre bulanıktı her taraf. Başı inanılmaz ağrıyordu. Eliyle sıvazladığında kurumaya başlamış bir yapışlığın eline bulaştığını hissetti. Kan. Bunu bile umursayacak durumda değildi çünkü gördüğü manzara elindeki sıvıdan çok daha ilgi çekiciydi onun için.

Oda, küçüklüğünde kapı aralığından gördüğü hali ile biçimlenmişti. İşin ilginç tarafı harabeye dönmüş halinden çok daha korkutucuydu.

Farklı bir evrendeydi, Farklı bir olasılıkta… Her şey aynı fakat bir o kadar farklıydı. Olduğu kişi dahil. Tıpkı pencerede gördüğü aksi gibi. Aynı bedendeydi fakat başka bir ruha sahiplik yapıyordu artık aciz ve yorgun bedeni. O an eksik film kareleri yer edindi silik hafızasında.  Ve anladı hayatındaki boşluğun sebebini.

Onu arayan kişi bu boyuttaki kendisiydi.

Rüyalarındaki fısıltılar, anne ve babasına aitti.

Cinayet ihbarı, annesinin dayanamayıp babasını bıçaklamasıydı.

Hayatındaki kocaman boşluk ise bu evrendeydi, buraya aitti. Fakat dedektif hiçbir yere ait değildi. Bu boyutun portalı olan pencerenin yanına yaklaştı ve bulunduğu korkunç odaya tekrar göz attı. Sonra hayatında sahip olmadığı bir kararlılıkla pencereden atladı.

Hayatlarını başka iki evrende geçirmiş kişi ya ikisine de aitti ya da hiçbirine. Yani yokluğuna. Yaşamda yer edinememiş bir insanın yeri hiçlikten başka bir yer olamazdı.

O portal dedektif için üçüncü bir geçişti. Hiçliğe açılan ve kapkaranlık bir kapıydı. Hayatının sonuna…

 

(Visited 40 times, 1 visits today)