Geçen bir ay içinde o kadar çok üzücü olay olmuştu ki artık hiçbir şeye tahammül etmeye gücüm kalmamıştı. Eşimden boşanmam, uzun zaman önce ölen annemin yerine koyduğum teyzemin de ölmesi ve bunlarla devam eden birkaç kötü şey daha… Tam, sahildeki bankta oturmuş tüm bu olanları düşünürken bakla falı baktığını söyleyen bir kadın yanıma geldi. Aslında fal ve benzeri şeylere inanmama rağmen o an çok umutsuz olduğum için kabul ettim. Kadın elindeki renkli taşları, düğmeleri ve baklaları bankın üstüne yavaşça attı ve yorumlamaya başladı. Fala göre; yakında bir haftalık bir yolculuğa çıkacağımı, yolculukta bir takım zorluklarla mücadele etmek gerektiğini ama sonunda hayatımdaki çok büyük bir sırrı açığa çıkaracağımı söyledi. Seyahate çıkmam olası bir ihtimaldi, zorluklara da alışmıştım onlar da çok enteresan gelmedi fakat hayatımda benim bilmediğim nasıl bir sır olabileceğini aklım almıyordu. Paramın boşa gittiğini düşünerek kadının yanından ayrılıp eve gittim.
Gündüz uykum telefonumun çalmasıyla bölündü. Arayan iş arkadaşımdı. Bana, haftaya müsaitsem iş için onun yerine Brezilya’ya gidip gidemeyecegimi soruyordu. İçim buralardan uzaklaşma isteğiyle doluyken hemen kabulediverdim. Güzel bir gemi seyehati beni bekliyordu fakat bir yandan da aklımda falcı kadının dedikleri dönüp duruyordu.
Ben güvertede çayımı yudumlarken aşağıda insanlar sevdiklerine el sallıyorlardı. Gemi limandan uzaklaştı ve geride sadece dingin bir mavilik kaldı. Sabah uyandığımda anlam veremediğim bir şekilde herkes çok gergindi sonrasında öğrendim ki kamaralardan birinde, bir kadın ölü bulunmuş ve delil için herkesin odası aranıyormuş. Sıra bana geldiğinde kendimden emin olsam bile yine de gerildim. Adam içeriye bakınırken bir anda ” Dedektif, burayı görmeniz lazım!” diye kapıdaki adama seslendi. O anda başımdam aşağı kaynar sular döküldü. Dedektif, hanımefendi sizi götürmek zorundayım deyip elime kelepçe taktı ve beni sorgu odasına götürüp orada bıraktı. Dünyam başıma yıkılmıştı resmen işlemediğim bir cinayet yüzünden hapse girecektim. Adam, yarım saat sonra elinde delil poşetiyle geldi ve poşetin içindeki kanlı küpeyi gösterdi. Küpe ölen kadına aitmiş ve benim kamaramda bulunduğu için kadını benim öldürdüğüm düşünülüyormuş. Ne kadar ısrar etsem de limana varınca beni polise teslim edeceğini söyledi.
Akşamleyin uykum geldi, o rahatsız yerde uyumaya çalışırken bir anda arkamdan biri gelip ağzımı kapattı, sessiz olmamı söyledi ve bana sarıldı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken benden özür dileyen sesin kime ait olduğunu anladım. Öldüğünü sandığım teyzem! Birbirimize sarıldıktan sonra bana, seni burdan çıkarmamız lazım sonrasında her şeyi açıklayacağım, dedi. Havalandırma deliğini kullanarak filikalara ulaştık ve gemiden uzaklaşmaya başladık.