Her şey mükemmeldi. Beni hiçbir şeye değişmeyecek, benden desteğini asla esirgemeyen bir babam, birlikte eğlendiğim, beni seven arkadaşlarım ve beni nasıl mutlu edeceğini, nasıl teselli edeceğini, nasıl iyi hissettireceğini bilen bir erkek arkadaşım vardı, Demir. Beni onun gibi hiç kimse güldüremez, ağlatamaz, sevindiremez, üzemezdi. Daha önce bir insana bu kadar bağlanabileceğimi hayal bile edemezdim, bu kadar sevebileceğimi. Ben o kadar sevsem bile onun beni aynı şekilde sevebileceğini asla düşünmezdim, ama olmuştu işte, hayatın karşınıza neler çıkaracağını bilemezsiniz. Lise son senemdeydim. Tabi üstümde büyük bir baskı vardı, ama halledilebilir şeylerdi bunlar. Her insanın geçtiği bir süreç. Şu ana gelirsek, hayatımın mükemmel olduğu söylenemez. Daha doğrusu, benim daha iyi bir insan olduğum söylenemez. Ben; yeraltının lideri, hiç kimsenin karşılaşmak istemeyeceği o duygusuz mafya için çalışan duygusuz bir infazcıyım. Belki de o kadar masum insanı sadece patronum istediği için gözümü bile kırpmadan öldürdüm. Yıllarca.
Her şeyin, ben de dahil, mükemmel olduğum zamana geri dönelim. Tabi her şey mükemmel değilmiş, yalnızca ben öyle sanıyormuşum, “en yakın” arkadaşımın o kadar aşağılık alabileceğini bilmiyordum. Bir akşam arkadaşımla dışarı çıktık. Onunla ne kadar az zaman geçirdiğimden yakınıyordu ve daha fazla söylenmesine katlanamazdım, “Tamam, gidelim.” dedim. Arkadaşım birden dışarı koşmaya başladı, ne olduğunu anlamadım, oturduğum yerden kalktım ve onun peşinden gittim. Ardından arkamızdan iki adam geldi. Biri ötekinden çok daha iriydi, diğerinin arkasında duruyordu. Önde duran adamın ise buz gibi soğuk ve ifadesiz bakışları ise o kadar güçlüydü ki, eğer bakışlar öldürebilseydi, o bakışın altında delik deşik olurdunuz. Adam, karizmatikti, inkar edemem, fakat ne kadar acımasız olabileceği her halinden, en çok da buz mavisi gözlerinden, belliydi. İri olan, arkadaşımı yakaladı ve boğazına bir bıçak dayadı. Borcu varmış, mafyaya. Nasıl böyle bir hareket yapabileceğini aklım almıyordu. Selin, arkadaşım, Demir’den para almamı söyledi, ben reddettim, ondan o kadar para alamazdım, onu bu işin içine sürükleyemezdim. Ama artık başka çarem de kalmamıştı, Selin’in ölmesine göz yumacak kadar kötü olamazdım. Demir’in yanına gittim, ondan yalnızca bana güvenmesini söyleyip parayı aldım, fakat paranın yalnızca üçte biriydi. Bunu yaptığıma inanamıyorum. Kendime inanamıyorum. O kadar nakit hiçbir yerde olmazdı, ve ben alamazdım. Parayı verdim, ama az olduğunu biliyorlardı. Arkadaşımı hala bırakmamışlardı ve ben ne yapacağımı bilemiyordum. Paranın devamı olarak beni almaya karar verdiler, ve tehdit ettiler; eğer gitmezsem, Demir’e ve babama veda edebilirdim. İşte o noktada kapana kısılmış, acımasız ve duygusuz bir katil olarak yaşamım başladı. Söylediklerini yapmazsam veya kaçarsam Demir ve babamı öldürmekle tehdit ettiler, ve bu şekilde yer altının zalim dünyasına bir daha geri dönmemek üzere giriş yapmış oldum.
Yedi yıldan uzun süredir buradayım ve yedi yıl sonunda ben de en az beni alan adam, , kadar acımasız ve duygusuz bir insanım. O gün gördüğüm o gözler, artık benim gözlerim. En azından burada herkes o kadar kötü değil, eskisindekinden çok daha güçlü ve gerçek arkadaşlıklarım var. Beni yolundan çekmek için mafyaya satan arkadaşlarım yok. Elbet bir gün sıra ona da gelecek. Beni dönüştürdüğü şeye tanıklık edecek.