Yıl 1915. Ülke düşmanların saldırısı altında. I. Dünya Savaşı etkilerini ülkede sert bir şekilde gösteriyor. Açlık, fakirlik, ölüm kol geziyor memlekette. Analar oğullarını alınlarından öpüyor ve onlara kına yakıyorlar. Allah’a kurban gönderiyorlar yavrularını. Aşkı yeni tadan gençler elveda ediyorlar birbirlerine. Helalleşiyorlar birbirleriyle, geri dönmeyi düşünmedikleri çok belli. Herkesin dilinde ortak bir dua var o zamanlar: ”Vatan sağ olsun.”
Cephede en yakın arkadaşını vuruyorlar Hasan’ın. Bir feryat kopuyor o anda. Hasan’ın gözyaşları yanağından süzülürken arkadaşı son nefesini veriyor. Hasan savunmaya devam ediyor kendi alanını. Çünkü ölüm artık kardeş onlara…
Gece başlıyor cephede. Çatışma diniyor bu anlarda. Karanlık ölülerin suratlarını örtüyor ama acılarını örtmeye yetmiyor. Hala fısıltılar, silah sesleri duyduklarına yemin ediyorlar askerler. Dualarla uykuya dalıyorlar bazıları, bazıları nöbette bekliyor. Mektuplar yollanıyor, telgraflar çekiliyor geceleri. Bir iki gün sonra memlekette başka bir ana gözyaşı dökecek, savaşın kati kuralı…
Savaş devam ediyor her gün, durmadan yorulmadan koruyor memleketi mehmetçikler. Ölen her bir erin kanı memleket için döküldüğünden ötürü daha bir kutsal, daha bir değerli oluyor. Her ölenin yerine yeni biri geliyor. Vatanları tek sevdaları olan bu kahramanlar hür bir gelecek için kendi geleceklerinden vazgeçiyorlar. Ne kadar genç olduklarının da bir önemi yok onların gözünde. On beş yaşında daha ölümü bilmeyen çocuklar, vatan için düşmanı öldürüyor, kardeşlerini ölürken görüyor ve gerektiğinde kendileri de seve seve canlarını feda ediyorlar. Toprak onların kanlarıyla ıslandıkça bereketleniyor adeta.
Düşmanlar güçlü bir dirençle karşı karşıya kalıyorlar. Karşılarındakiler birer kahraman, birer mehmetçik, birer Türk. İlaveten aralarında savaşan çocuklar da var. Henüz kimlerle savaştıklarını bilmiyorlar, artık savaşın sonucunu da kestiremiyorlar. Fakat korku içlerini sarıyor aheste aheste.
Cephede bir de 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal var. Düşmanın hiç planlamadığı bir detay. Önemli bir detay… Askeri dehası sayesinde tarihin akışını değiştirmiş bir detay… Kısaca bir detaydan da fazlası.
Düşmanın çıkarma yapacağı yeri tahmin ederek onları gafil avlayan Mustafa Kemal, ”Ben size taaruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir.” diyor bu cephede. Bu emirle ölüm korkusu başka bir kenara itiliyor ve düşmana saldırılıyor.
9 Ocak 1916 yılı bitiyor savaş. Zafer artık Türklerin. Şehitler rahat uyuyabilirler. Çanakkale bir destan artık tarihte. Dayanışmasıyla, acılarıyla, kayıplarıyla… Fedakarlıkla kazanılmış bir zafer, yazılmış bir destan Çanakkale. Öyle ki büyük önder Mustafa Kemal bu zaferi şöyle anlatıyor: ”Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
Çanakkale Zaferi işte böyle kazanılmış, türlü acılar karşılığında memleket korunmuştur. Şükran, takdir ve hayranlıkla büyük kahramanlarımızı anıyorum.