Hayat

İnsan hayata başladığı andan itibaren yeni şeyler öğrenmeye ve anılar biriktirmeye başlar. Kıymetini bilmediğimiz her anımızın belki de bir daha yaşanmama ihtimali vardır fakat biz bunu düşünmeyerek o anı yaşamayız. Anı yaşadığımız durumlar ise gerçekten mutluluğu bulduğumuz durumlardır.

Kıymet bilmek ve zevk almak insanlık için uzak ifadelerdir. Kaybedince anlaşılan şeylerdir bunlar bizim için. Kaybedince biliriz bir şeyin değerini. Hani derler ya kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur. Bu atasözü her şeyi iki cümleyle özetler. Küçükken hayat daha güzeldi deriz hep fakat hayat hep aynıdır. Büyüdükçe görmeye başlarız gerçekleri, merdivenlere büyüdükçe tırmanırız, yokuşlar büyüdükçe dikleşir. Fakat şunu bilmeyiz, yokuşu inmek kolaydır ama inmektir işte…

Bize kötü gelen şeyler iyiliklerle kaplıdır, hep deriz ya “İyi tarafından baksam da olmuyor.” önemli olan bakmak değil, görmektir. İyi tarafından görebilmeyi öğrenmemiz gerekli.
Hepimiz biliriz ki siyah içinde tüm renkleri barındırır. Görmeyi öğrenirsek siyah, rengarenktir. Değer vermeyi, kıymet bilmeyi öğrenirsek hayat çok güzel.

Bu hayatta pişmanlık insanı yer bitirir. Keşkeler üzer, düşündürür belki de zihnimizde takıntıya yol açar fakat hep keşkeler o anı yaşamadığımız ya da o anın kıymetini bilmediğimizden olur. O andaki değeri görmediğimizden olur. Yanımızda dimdik ve her koşukda duran insanların kıymetini bilemiyoruz oysa “Kıymet bilmek; kaybedince arkasından ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır.” demiş Mevlana. Bize sımsıkı sarılanları, sımsıkı sarmalıyız bu hayatta. Kaybetmeden bilmeyiz bize verilen değerin önemini.

Küçük şeyleri dert ederek yılları harcamamalıyız, önümüze bakmalı, önümüzü görmeliher derdin altındaki güzelliği görebilmeliyiz. Üzüldüğümüz, çözümü olan şeyleri kafaya takarak kaybolan yılları geri getiremeyiz. Elalem ne der diye düşünerek yapamadıklarımızı, elalem ne derse desin diyerek yapmalıyız. Keşkelerimizi köşeye bırakmalı, hayatımızı iyi kilerle dolu hale getirmeliyiz. İsteklerimiz için risk almalı, cesur olmalıyız.

Okuyarak aklımızı, düşünerek yüreğini, düşleyerek hayallerini büyütürüz. İnsanlara değer vererek ise hayatımızı…

Bu nedenle yapmak istediklerimizi çok geç olmadan gerçekleştirmeye bailayalım çünkü hayat kısa, zaman var ama kısıtlı. Güzel değerlendirilen zaman iyi kilerle dolu.

  1. “Eger,yenıden başlayabilseydim yaşamaya,
    İkincisinde daha çok hata yapardım.
    Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım.
    Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar,
    Çok az şeyi
    Ciddiyetle yapardım.
    Temizlik sorun bile olmazdı asla.
    Daha çok riske girerdim.
    Seyahat ederdim daha fazla.
    Daha çok güneş doguşu izler,
    Daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim.
    Görmedigim bir çok yere giderdim.
    Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.
    Yeniden başlayabilseydim eger,yalnız mutlu anlarım olurdu.
    Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
    Anlar,sadece anlar.Siz de anı yaşayın.
    Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan,
    Gitmeyen insanlardandım ben.
    Yeniden başlayabilseydim eger,hiçbir şey taşımazdım.
    Eger yeniden başlayabilseydim,
    İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır,
    Çocuklarla oynardım,bir şansım olsaydı eger.
    Ama işte 85’indeyim ve biliyorumn…
    ÖLÜYORUM….”(alıntıdır)

Kaybetmeden bilelim her şeyin değerini, siyahın içindeki gökkuşağının değerini, en çok da yaşamın değerini…

(Visited 110 times, 1 visits today)