Human crowd forming a symbol of peace on white background. Horizontal composition with copy space. Clipping path is included.

Savaş-Barış İkilisine Nasıl Bakıyoruz?

Dünya lideri, göze çok çarpıcı bir büyüklükte gelse de evren için yeterince küçük bir dünyamız olduğunu düşünerek hepimizin biraz da olsa özgüvenimize yenik düşerek yeterince derin düşünmeden aceleci bir şekilde en az bir kere eleştirdiğimiz veya en azından kişinin yaptığı hareketin arkasında mantık aradığımız bir makam.

 Dünya’da saygıdeğer bir lider olmanın beraberinde getirdiği en önemli yükümlülüklerden biri de dünya genel sorunları üzerinde söz sahibi olmak. Dünyamızın güncel aynı zamanda köklü ve bitmeyen sorunlarından biri de dünya barışı. Bu sorunun çözümünün kökten gelmesi gerektiğinden yana benim inancım, mesela barış derken neyi kastediyoruz? Barış, kelime anlamıyla uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam şeklinde nitelendiriliyor. Bunu sağlamak için bir sürü projeler geliştiriliyor ama doğal olarak bunların odak noktası mevcut insanlık. Mesela en basit olarak bir olay sonrası yapılan mitingleri örnek gösterebiliriz. Bu mitingler üzerinden yürüyecek olursak bunlar normalde huzur, uyum veya anlayış unsurlarından hiçbirini taşımayan sıradan vakitlerde yapılmazken ateşleyici her zaman bir olay oluyor. Yani aslında farkında olmamaktansa her şeyi kabul etmiş bir topluluk olarak yorumlamayı tercih ettiğim, dünyanın kronik koca huzursuz ortamına alışmış bizleri tetikleyecek şeyler hep küçük güzelin ardındaki çirkin oluyor. Aslında ne kadar da kolay alışıyoruz öyle değil mi? Huzura, huzursuzluğa, savaşa ve barışa… Tabii ki bu durumdan bizi çıkaracak bir lider hareketi fikrim var. Ne kadar işlevsel, etik veya dinsel açıdan uygun olduğu tartışılabilir ama ben mevcut dünyaya karşı pek iç açıcı duygular beslemiyorum, bu yüzden yeni bir dünyanın gerekliliğine inanıyorum. Başlangıçlar gizemli oldukları kadar da eğlencelidir aslında. Mesela içine dayanıklı irade sahibi, sabır küpü, huzuru seven, atraksiyonu kötüde aramayan bir kitle yerleştirdikten içine bir de kötülüğü, savaşı yerleştirelim (Savaşı her zaman kötülük olarak nitelendirmeyi tercih etmesem de). Konfor ortamından çıkmak istemeyen insanlık eninde sonunda barışa varacaktır. Kampanya, proje, değişiklik, farkındalık bunların hepsi geçici çözümler, tıpkı günümüzde viral olan diğer her şey gibi bir yükseliş, kısa bir tahta oturma ve hazin yıkılışla sonlanıyor. Bunun yerine tertemiz bir dünya yaratmak daha çekici olsa gerek.

         Bu yeni dünya planından biraz daha ayrıntı vermem gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle içinde gerçeklik payının da olması gerektiğini düşünüyorum bu yüzden içinde hem savaş hem barış olmalı ama asıl kilit nokta miktarları. Mesela geçmişe baktığımızda tarihi şekillendiren en etkili faktör savaşlar. İçinde savaş olmayan dünyada barış olması beklenemezken aynı zamanda pek mümkün durmuyor. Değişkenin miktar olması gerektiğinden bahsettim ama aslında miktardan daha da önemli bir nokta var o da insanların olaylara bakış açısı. İrade sahibi olmaktan, sabırlı olmaktan, huzuru sevmekten bahsettik ama aslında bunlar insanların ruh hallerinden çok benimsedikleri olayları değerlendirme yöntemleri olmalı.

 

Kısa bir değerlendirme yapacak olursam sorunun bütün kaynağı savaşlar değil aslında bizim içinde bulunduğumuz mentalite diyebiliriz. Yani çoğu korkularımız gibi bu savaş-barış ikilemi aslında bizim psikolojimizin ve nitelendirme becerimizin alt edemediği şeylerden doğuyor.

(Visited 56 times, 1 visits today)