Kaygı; yaşamımızın her alanında, her saatinde, her dakikasında karşılaştığımız gelecekte ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı bedenimizdeki ve düşüncelerimizdeki değişikliklerinden dolayı istemsizce ortaya çıkan ve filizlenip gelişen bir duygudur. Vücudumuzun içinde gerçekleşen ve büyüyen psikolojik bir savaştır. İnsanların kendilerine güvenmemelerinden dolayı ortaya çıkıp hem geleceğini hem de yaşadığı anı kötü etkileyen bir anksiyete bozukluğudur.
Ülkeden ülkeye kaygı bozukluğunun oranı değişebilir. Özellikle gelişmişlik düzeyinin ve refah seviyesinin yüksek olduğu bazı ülkelerde anksiyete bozukluğu daha fazla olup bu duruma sebep olan başlıca etkenler vardır. Öncelikle nedenlerinden bir tanesi fazla beklentidir. Gelişmişlik düzeyi fazla olan ülkelerde, insanların kendilerine bekledikleri beklenti daha fazladır. Çoğu zaman yapabileceklerinden daha fazla şey isteyip olmayacağını düşündükleri zaman aşırı stresten dolayı kaygı ortaya çıkar. Başka bir neden ise aileler arasında kıyaslamadır. Bu durum aslında ilk sebebe yakındır. Dünya her gün gelişse bile aileler arası karşılaştırma hiç bitmez. Çocuklar arasında sürekli kıyaslamalar yapılıp gelecek için endişe doğar. Halbuki her insanın bir kapasitesi vardır ve bu kapasiteyi bilip ona göre kıyaslama yapılmalıdır.Bir diğeri ise fazla enerji kullanımından dolayı ortaya çıkan hava kirliliğidir. Dumanlı ve kirli hava, insanı psikolojik olarak kötü etkileyerek anksiyete bozukluğuna sebep olur.
Bu kaygı bozukluklarını azaltacak birçok yol vardır. Herkes, kendisine hangi yönteminin daha iyi geleceğini bilmelidir. Uzmanların önerdiği çeşitli yöntemler vardır. Bu yöntemlerden biri hayat tarzını değiştirmektir. Araştırmacılar şeker, kafein, nikotin ve alkolün kullanılmamasını öğütlüyorlar çünkü bu maddeleri kullandığımız zaman daha agresif olup anksiyetenin artmasına neden oluyoruz. Başka bir yöntem ise yoga yapmaktır. Yoga hem bir fiziksel egzersiz hem de bir meditasyondur. Zihnimizin sakinleşmesini sağlayarak daha rahat ve kaygısız düşünmemize yardım ediyor. Bu sayede de kaygı yönetimini sağlayıp bozukluğu azaltıyor.Diğer bir yöntemse fiziksel egzersiz yapmaktır. İlaç kullanmaya başlamadan önce, çoğu insan kaygıyla tek başına başa çıkmaya çalışıyor. Spor yapmak genellikle işe yarayıp anksiyeteyi azaltıyor.Bir başka yöntem ise yazı yazmaktır. Duygularımızı, düşüncelerimizi düzenlemenin ve kafamızı boşaltıp toparlamanın en etkili ve kolay yollarından biri yazı yazmaktır. Kaygılarınızı, stresinizi yazıya dökerek zihninizi boşaltabilir ve rahatlayabilirsiniz.
Kısacası anksiyeteyi önlemenin birçok farklı yolu vardır. Herkes kendisine göre bir yöntem seçip onu uygulamalıdır. İnsanların hepsi farklı zamanlarda ve farklı yerlerde kaygıyı hissederler. Ama önemli olan gelecek için endişelenmek yerine zihnimizi rahat tutup kaygılanmamaya çalışmalıyız çünkü yarını düşünerek kaybettiğimiz zamanı bugünü yaşayarak ve hissederek geçirmeliyiz. Samuel Smiles’ın da dediği gibi “ Kaygı yarının faresini bugünün peynirini yemesidir.”