Bir gün bu kadar mı güzel geçebilir. Ben ki insanlara en kolay rakip ve en pısırık rakip bu gün çok mutluyum mesela bu gün kimseyle tartışmadım ve kimseyle aramı bozmadım.Gerçekten de bunun yaşana bileceğine inandınız mı? Aslında inanmalısınız çünkü bu gün evden dışarı çıkmayacağım.
Bu gün benim izin günüm. Akşama kadar yapacağım her şeyi sabah kahvaltısında liste haline getirerek yemek yedim ve bu şekilde yaptığım kahvaltıdan zevk alamadım. Sinirlenip listeyi yırttım ve çöpe attım. Beş dakika sonra listeyi yırttığım için kendime çok kızdım çünkü arkasında bir müşterinin numarası olduğu aklıma geldi ve yine günüme kızgın bir şekilde başladım.
Kendimi avutmak için müşterinin telefon numarasının arkadaşım Selim de olacağını düşündüm. Ardından temiz bir sayfa açmak için yatağıma tekrar yattım ve hemen uykuya daldım. Kalktığımda saat bir olmuştu.
Karnımda bir guruldama hissettim ve tekrardan kahvaltı hazırladım ve afiyetle yedim. Biraz oturup telefonumdan video izledim ve birde film indirdim. Telefonun şarjına bakmak için ana ekrana döndüğümde evin internetine bağlı olmadığımı fark ettim ve bir tanede mesaj geldiğini okudum. Mesaj da: Her 250 MB’lık internet aşımınızda yedi tl ücret faturanıza eklenecektir. Mesajı gördükten sonra telefonu sakince kapadım ve masaya bırakıp odama gittim ve hemen üstümü değiştirip kendimi dışarı attım.
Kapıdan çıktığımda yüzüme çok tatlı bir rüzgar esti ve beni biraz olsun rahatlattı. Yavaşça sokakta yürümeye başladım. Islıkla bir sönük türkü çalmaya başladım. Bir banka oturup gelen arabaları ve insanları saymaya başladım. İlk on arabayı ve insanı sayamadan bir amca yanıma oturmak için izin istedi. Ben kafamı bile çevirmeden tabiki dedim ve kenara kaydım ama oturan olmadı. Kafamı kaldırdım, elinde bir poşet ve önünde bir yürüteç vardı. Hemen kalktım ve özür dileyerek yardım ettim. Amca oturduğunda bana döndü ve “Nefesim kesilmese karşıdaki banka giderdim. Sizin rahatınızı bozdum. Beni affedin.” Dedi. Ben yerin dibine girmiştim ve amcanın yüzüne bakamadım. Amca beni tanımak istercesine bir bakış attı. Ben hala utandığım için kelimeleri yutarak konuştum amca ise bunu hemen anladı ve “lütfen utanma.” dedi. Ben ise yavaşça açılarak kendimi tanıttım. Amca ise kendini anlatmaya bile yeltenmeden kalktı ve var mısın iddiaya dedi. Yavaşça arkasını döndü ve şu ağacın en tepesindeki yuvada bir telefon var ve o senin telefonun dedi. Ben ise inanmadım ve hemen iddiayı kazanan ne yapar dedim. Amca aynı yavaşlıkta bana döndü ve dedi ki; Sen kazanırsan, beni bu gün mezara gömersin ve bana sahip çıkarsın. Benim bir anda boğazım düğümlendi ama amca devam etti; Ben kazanırsam, telefonunu bana verirsin. Dalga geçiyor diye düşündüm ve kabul ettim. Amca oyunu yuvada olarak seçti, ben ise yuvada değil dedim.Amca çık bak bakayım dedi ve beni gönderdi. Ben hemen tırmanmaya başladım ve bir anda sen bunu neden kabul ettin dedi içimden bir ses ben ise tekrar düşündüm ve çıkarımın olmadığını fark ettim ama artık tepeye varmıştım ve yuvada telefon olmadığını fark ettim. O sırada amca yere yığıldı ve o anda benim gözümden bir yaş düştü ve beni de çekermiş gibi bende yere düştüm. Amca tam karşımda yüzünde tatlı bir tebessümle yatıyordu ve elinde de bir yazı vardı ve yazıda vasiyet birde çocuklarının bir fotoğrafı vardı. O çocuklar benim çocukluk arkadaşlarımdılar ve hepsi bir trafik kazasında ölmüşlerdi.