Herkesin kendi içinden tuttuğu, olmasını çok istediği bir dileği vardır. Doğum günlerimizin unutulmazı olan dileklerimiz, aslında çok istediğimiz hayallerimizdir. Fakat dileklerimizi tutarken etraflıca düşünmeli ve öyle evrene salmalıyız, yoksa dileklerimizin karanlık tarafı bizi bir akarsu misali sürüklenip durur ve kendimizi kaybederiz.
….
Yatağımda yatarken yorganımın verdiği sıcaklıkla mayışmıştım. Ne olduğunu tam olarak anlayamadan babam ışığımı açarak, “Doğum günün kutlu olsun bebeğim!!” diyerek beni hem uyandırmış hem de doğum günümü bana hatırlatmıştı. Hemen kalkıp teşekkürümü ettikten sonra bugün için aldığım elbisemi giydim. Kutlamalara bakmak için telefonuma bakarken internetten tanıştığım arkadaşlarımın benim için bir sürpriz hazırladıklarını gördüm. Öğleden sonra beni bilmediğim bir yere götüreceklerdi. Çok mutlu olarak zıplaya zıplaya kahvaltı etmeye gittim. Anneme bu durumu anlatıp annemden izin istedim fakat o internetten arkadaş edindiğim için bana kızdı ve ters bir şekilde izin vermedi. Annemle çok çetrefilli bir kavga ettik ve ikimiz de burnumuzdan soluyorduk.
Arkadaşlarımla gidemeyip üstümde elbisemle evde kaldığım için bir kat daha sinirlendim ve odama geçip kapıyı sert bir şekilde kapattım. Kapının çarpma sesi kulaklarımda yankılanırken annemin her istediğimi reddetmesini ve her defasında kavga edişimizi hatırlayıp durdum. Günlüklerimin her sayfasında annemden ne kadar yakındığımı bir defa daha okuyup bir tık daha sinirlendim.
Odamda küplere binmişken yakıp dökmemek için kendimi çok zor tutuyordum ve bir anda keşke annemin olmamasını diledim. Ağzımdan çıkanı kulaklarım duyduğunda kendimden utandım.
Akşama kadar odamda kapalı kaldıktan sonra annemle barışmak üzere odamdan çıkıp onu beklemeye başladım. Uzun bir süre geçtikten sonra annemin normal eve geliş saatinden çokça geç olduğunu fark ettim ve elime telefonumu alıp direk annemi aradım. Uzunca bir süre çaldıktan sonra telefon yüzüme kapandı ve korkum artmaya başladı. Aklıma babamı aramak geldi ve onu da aradıktan sonra hüsranla sonuçlandı. Koridorda volta atarken telefonum çaldı. Annemin ve babamın trafik kazası geçirdiklerini ve hastaneye kaldırıldıklarını öğrendim. Adeta başımdan kaynar sular akıyordu ve her yeri bulanık görüyordum. Hemen evden çıkarak hastaneye doğru bütün gücümle koşarken döktüğüm yaşların haddi hesabı yoktu. Sonunda hastaneye vardığımda annemin yoğun bakımda olduğunu ve babamı da normal odaya aldıklarını söylediler.
Kendimi kaybedecek kadar yoğun bir vicdan azabı ve o kadar büyük bir utanç duyuyordum ki babamın yanına gitmeye bile kendime hak bulmuyordum.
Büyük bir utanç, vicdan azabı ve pişmanlık duyduğum sözü söylemiştim, gerçek olmuştu ve hayatım bir anda karanlık tarafa sürüklenmişti.
Kendimi lavaboya kilitleyip etraflıca düşündükten sonra bu olaydan bir ders almamı, düşünerek konuşmamı ve güçlü durup ailemin yanında durmam gerektiğini kendime hatırlatarak omuzlarımı dikleştirerek büyük adımlarla olmam gerektiği yere doğru yöneldim…