Soğuk kış günlerinde okuduğum her kitap bende bir iz bırakmıştır. Belki de kış günlerini sevmemin en büyük nedeni okuyup sevmiş olduğum kitapların etkisinde kalıyor olmamdır. Sanıyorum ki bunun nedeni kışın yaza göre daha hareketli günler geçirdiğim için kitabın bende iz bırakan her sahnesini hayatımın normal bir günü içerisinde yaptığım işlerle bağdaştırıyor olmamdı. Ve o işi her ne zaman bir daha yapsam o sahne gözümde birdenbire tekrardan canlanıyordu. Böylece de Hayatımın her anında kitaplarım da var oluyordu. Bu hafta ocak ayının ilk haftası ve bugün JOANNE GREENBERG adlı yazarın SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM isimli kitabına başladım. Aslında bu benim bu kitabı ikinci okuyuşum. Ama ilk okuyuşumdan bu yana çok zaman geçmemesine rağmen kitaba dair pek bir şey aklımda kaldığı söylenemez. Aslında bir kitabı tekrar okumak belki size gereksiz gibi gözükebilir ama ilk defa NOTRE DAME’IN KAMBURUNU ve RÜZGAR GİBİ GEÇTİ kitaplarını okuduğum zaman da bana pek bir anlam ifade etmemişti. Ne zaman açıp ikinci defa okuduğumda aslında bu iki kitabın da ne kadar da duygulu ve anlam yüklü olduğunu anladım. Şimdi ise tam olarak bu yüzden bu kitaba tekrar başladım.
Bu gün ocak ayının ikinci haftası ve ben kitabımı yeni bitirdim. Şu an da o kitabın içindeki ana karakter olan Deborah olarak bir günümü geçirerek onun kendine ait düş dünyasını ve kafasının içinde geçenleri kısacası onun dünyasını detaylarıyla tanımak ve öğrenmek istiyorum.
Bu günümün de sonuna gelmiştim. Artık uyuma vaktim de gelmişti. Her gece yaptığım gibi odamın manzarası olan bordo ev ve önündeki upuzun yeşil çam ağaçlarını seyretmek üzere yatağımın içine oturdum. Çam ağaçlarını çok severim çünkü yazında kışında yemyeşildirler. Bana huzur verirler. Artık çam ağaçlarına bakarak uykuya dalmak bir alışkanlığım olmuş durumda. Her zaman olduğu gibi bu gece de aklımdaki düşüncelerle birlikte uykuya dalmışım.
Gözlerimi açtığımda anlamlandıramadığım seslerle karşılaştım tam olarak ne gördüğümü de anlayamıyordum. Bir az sonra arkamdan bir ses Deborah dedi. Ve ben de ona doğru yöneldim. Ne yaptığımı ve neler olduğunu anlayamayacak kadar bitkindim. Daha sonra bana seslenen kişinin yaka kartından bir doktor olduğunu anladım. Bana soru soruyordu ama ben cevaplayamıyordum. Çünkü bir şey konuşmamı engelliyordu. Bir az sonra beni çağıran ses bana bu bitkinliğimin aldığım ilaçlardan kaynaklandığını söyledi. Ama daha hala konuşamıyordum. Beynimin içinde bir savaş vardı…
Bir dilek tuttum ve gerçek oldu. Hayatım bir anda değişti. Çok uzun süre bu rüyanın etkisinden çıkamadım . On saatlik uykum beş dakika gibi geçmişti. Orada bir mücadele vermiştim. . Sadece o kitabın içinden küçük bir kesitte yaşamıştım. Hepsi çok garipti.