İnsanlar vakitlerini geçirmek ve değerlendirmek için çeşitli yollara başvururlar. 7’den 70’e her yaştaki insanın en büyük ilgi odağı televizyon olmuştur. Hayatımıza girdiği ilk günden beri büyük etki yaratan ve hala etkisi en fazla olan bu icadın popülerliği nasıl ilk olur da ilk günkü gibi kalabiliyor? Hayatımızın büyük çoğunluğunu ele geçirmekte olan televizyon programları ve dizilerden uzak durmanın yolları mümkün müdür? Elbette mümkündür ama her şey bireyde başlayıp bireyde bitmektedir.
Yapılan araştırmalara göre toplumun yüzde 85’i vaktinin büyük bir kısmını televizyon izleyerek geçirmektedir. Bu oran kulağa çok fazla gelmiş olsa da eskiden bu yüzde daha fazlaydı. 2006 yılında bir bireyin günlük televizyon süresi ortalaması 308 dakika iken 2018 yılında bu ortalama süre dilimi 214 dakikaya düşmüştür. Televizyon izleyen kitle oranlamaya yapıldığında genç kuşağa en az hitap etmektedir. Ama yaşlı kesimdeki oran hala yüksektir. Ayrıca eğitim seviyesi arttıkça televizyon izleme süresinde ciddi düşüşler yaşandığı görülmüştür. Televizyon izleme süresinde her ne kaadar düşüş görülse de verilerin zamanı hala çok uzundur.
Eğer ben ülkemin Kültür ve Turizm Bakan’ı olsaydım bazı şeyleri kontrol altına almakla işe başlardım. İlk olarak büyükleri bilinçlendirmek için çeşitli reklamlar eklerdim televizyona. Sonuçta nasıl empoze edilirse insanlarda öyle de etki yaratırdı. Reklam yoluyla bu mesajı vermemin en büyük sebeplerinden biri de insanların kendi hallerini tam da o anda televizyon içinde görmeleri olurdu. Böylece farkındalık artardı.
Bilinçli aile demek aynı zaman da çocuğuna en güzel örnek olan ebeveyn demektir. Çünkü bir çocuk anne ve babasından ne görürse onu yapar. Anne ve babası televizyona düşük olmayan çocuklarda da televizyona olan merak az görülmektedir. İnsanlar sürekli etkileşim içinde oldukları için de birbirlerinden ne görürlerse onları yaparlar. Eğer yavaş yavaş bu izlenme oranları düşmeye başlarsa bu da bireylerin birbirlerinden gördüklerinin taklit etmelerinin en büyük örneği olduğunu kanıtlar.
Birinci yoldan iletişimin daha etkili olabileceğini düşündüğüm için insanların iş ortamlarına, okullarına ve çeşitli toplulukların bulunduğu yerlere yetkilileri gönderip seminerler verdirip sunumlar yaptırırdım. Böylece insanları etkilemek daha kolay ve mümkün bir şekilde gerçekleşirdi.
Hayatta istenilince gerçekleşmeyecek hiçbir şey yoktur. Yeter ki insanlar bazı olaylarda fedakarlık etmeliler ve çaba göstermelidirler. Sunduğum çözüm yolları akla ilk gelen örneklerdir. Eğer üzerinde çalışılıp gerçek hayata uyarlanmak istenilirse televizyon izlenme oranlarında büyük bir düşüş ve farkındalık gözlemlenir.