Dünya mesleklerinin sayısı kırk iki bin. Bu mesleklerin sahipleri işlerinin hakkını vererek yapsa ne mi olurdu? Herkes en iyi şekilde çalıştığı için başarı kavramı olmazdı, insanlar mutsuz olurdu çünkü kimse onları övmemiş, moral vermemiş olacaktı. Her insan işini çok iyi yaptığını söyler ama önemli olan diğer kişilerin düşünceleridir.
Övgü almak istiyorsak, işimizin ehli olmak için çabalıyorsak mesleğimizi sevmeli ve onu en üst seviyede icraat etmeliyiz. Şu zamana kadar başarılı olan insanlara bakalım: Johann Sebastian Bach, Kobe Bryant, Fazıl Say. Bu kişilere baktığımızda hepsi çevresinden aldığı övgü dolu sözlerle özgüvenlerinin onlara yarattığı durum içerisinde parlamışlardır. Bizim bu kişileri rol model almamızın sebebi, benim fikrimce onları kendimizden üstün görmemizdir. Oysaki her insan eşit olarak doğar ve yaşamını verdiği kararlara göre devam ettirir. Biz kendimizi ön plana çıkarmak ve her canlının saygısını kazanmak istiyorsak işimizi en iyi, doğru şekilde ortaya koymalıyız.
Sağındaki pet şişeler toplanmayı bekliyordu ama o artık bıkmıştı. İnsanlardan, doğadan, kendinden. Neden, neden bu işi yapıyordu ki? Durum açıktı; kendine güvenmiyordu, yapabileceklerine inanmıyordu. Hayat onu bu işe itmişti işte bu yüzden bu eziyeti çekmek zorundaydı. Her gün akşam evine vardığında eline geçirdiği bir kitabı alıp okumaya başlardı, o akşam bir kitap geçti eline; Köprü. Bir valinin başından geçenleri anlatan bu kitaba hayran olmuştu. Bir süreliğine düşündü, yapabilirdi.
Ertesi sabah bahçedeki ceviz ağacının altında karşısındaki güllerle dolu parka baktı artık kendisi farkındaydı ama polisler farkında mıydı? İleride onlar da farkına varacaklardı. Süpürgesiyle başladı evinin önünü süpürmeye, gün sonunda tam dört mahalleyi tertemiz yapmıştı. Ciğerlerine dolan inanmışlık duygusuyla evine doğru yola çıktı. Kabus dolu geceler bitmiş gün doğmaya başlamıştı. Tüm yıl boyunca pes etmeden çalıştı yıl sonunda ise onu bir sürpriz bekliyordu, insanlar onun bu çabasını görmüş ve bilinçlenmişlerdi. Tüm halk ona saygı duyup sahip çıkmaya başlamıştı. Hayatının geri kalanını huzurlu ve mutlu bir şekilde geçirebilirdi, özgüvenini kazanmıştı.
İşte böyle dostlar biz ki inançlı varlıklar en önemli şeyi unutuyoruz: kendimize inanmayı. Eğer ki o gün gelir de tüm insanoğlu kendine güvenirse hayat herkes için dopdolu geçecektir. Ogün gelinceye kadar zevk almaya ve sevdiğiniz işi yapmaya devam edin, inanın ki bu hikayenin sonunda hayal ettiğiniz o güzel günlere kavuşacaksınız. Kendinizde ve çevrenizdekilerde kusur bulmaya değil, iyi yönlerini ortaya çıkarmak için çalışın ve o günü bekleyin.