Bugün karlı bir kış sabahına kalktım. Hemen eşyalarımı topladım ve hazırlanmaya başladım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Farklı bir deneyim yaşamak istediğim için en yakın arkadaşım Olaf’la Pack Up + Go şirketinden bilet almıştık. Bu şirket çok farklı çalışıyor. Siz belirli bir meblağ ve nasıl bir tatil istediğinizi seçiyorsunuz. Ben macera tatili istiyorum ya da kültür tatili istiyorum ya da farklı bir şey. Tamamen size kalmış. En sonunda size biletinizi kargoyla iletiyorlar ve siz o bileti hava alanında açıyorsunuz ve sürpriz bir şekilde tatile gidiyorsunuz. Neyse işte bu yüzden hazırlanmam biraz zaman aldı çünkü nereye gideceğimi bilmiyorum ve beni orada nasıl hava şartlarının karşılayacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu . Bu yüzden hem kışlık hem de yazlık kıyafet aldım .
Şimdi arabama atladım ve hava alanına doğru yola çıktım hava çakır ayazdı ve klimam çalışmıyordu. Zaten bu eski külüstürden de pek bir şey beklenemezdi. Bana uzun zamandan beri dostluk ve hizmet eden bu araba artık ömrünü doldurmuştu. Ama sürekli uçak yolculuğu yaptığım için değiştirmeye hiç fırsatım olmamıştı. Çok gecikmeden Olaf’ı almam gerekiyordu, hızlandım. Fazla sürmedi, Olaf’ın evinin önünde durdum. Babasından kalan bu tarihi konak bana bütün yeni binaların ardından parlıyor gibi geliyordu. Olaf’ı biraz kıskanmıştım, maddi durumunun benden iyi olduğu her yerinen beliydi. Benden daha yakışıklıydı. Sarı kısa saçları, renkli gözleri vardı. Babasından gelen o soğuk İskandinav insanî yönü hâlâ duruyordu . Zaten adı da oradan geliyordu. Her neyse uzun bir bekleyişin ardından binadan hızlıca çıkışını gördüm. Üstünde kahverengi bir post, ayağında eski işlemeli bir ayakkabı; kafasında eski, deriden kumaş dokumalı bir şapka vardı. Onun bu görüntüsü bana altmışlardan kalma gibi gelmişti
Arabaya bindi ve hızlıca yola koyulduk. Arabadan ininceye dek tek kelime bile konuşmadık. Büyük ihtimalle ikimiz de nereye gideceğimizi düşünüyorduk. Sonunda hava limanına gelmiştik. Biletleri açma vakti gelmişti. Ama benim bir fikrim vardı: Nereye gideceğimize bakmak yerine sadece uçağımızın kaç numaralı peronda olduğunu öğrenecektik. Ve bu zor bir plan olsa da sonunda becerdik. Ve uçaktaki yerimizi aldık. Sonra kaptan pilot bize uçuşumuzla alakalı bilgi vermeye başladı. Ve bize nereye gideceğimizi söyledi.
Uçağa bindiğimde yapılan anonsla irkildim, duyduklarıma inanamadım! Grönland’a gidiyorduk, çok heyecanlandım . Birazcık üzülmüştüm aldığım yazlık giysiler fazladan ağırlık yaptığı için. Girişte maksimum ağırlık sınırını geçen bavulum için ekstra ücret ödemiştim çünkü. Ama Olaf benden daha mutluydu aşina olduğu bir memlekete gidiyordu. Sonunda içim rahatlamıştı çünkü hava alanının kapısında bir kadın Grönland uçağının nerede olduğunu sormuştu. Ben de bilmediğimi söylemiştim. Ama içten içe: ”Keşke o kadının yerinde ben olsaydım da ben de Grönland’a gitseydim.” diye geçirmiştim. Ve dileğim kabul olmuştu. Farklı bir şey dilemiş olmayı isterdim.