“Onun yedinci çocuk olduğuna emin misin?” diye sordu avcı. Tepemden bana bakarken başımı kuşkuyla sallıyordu. Babam onaylayarak başını salladı. “Sen de yedinci oğlansın, değil mi?” Babam tekrar başımı sallarken huzursuzca ayağını yere vurmaya başladı. Pantolonuma kahverengi çamur ve gübre sıçrattı yağmur, şapkasının tepesinden aşağı süzülüyordu Neredeyse bütün bir ay yağmıştı. ilkbaharın gelmesine daha çok vardı, ama ağaçlarda yapraklar, kendini göstermeye başlamıştı. Baham çifltçiydi, onun babası da çiftçiymiş ve çiftçiliğin ilk kuralı, çiftliği tek parça halinde tutmaktır. Çiftliği çocuklar arasında paylaştıramazsın, böyle yaparsan nesilden nesile sürekli küçülür ve sonunda ortada bir çiftlik kalmaz. Bu yüzden babalar çiftliklerini en büyük oğullarına bırakır.
Daha sonra diğer oğulları için iş bulur. Mümkünse her biri için ayrı zanaat bulmalıdır. Bunun için birçok tanıdığa ihtiyaç duyar. Özellikle çiftlik büyükse ve demirciye çok ihtiyaç duyuluyorsa kasaba demircisi iyi bir seçenek olacaktır. Böyle bir şans ancak ve ancak demirci, oğlana çıraklık teklif ederse oluşabilir ki bu halde bile sadece bir oğlana zanaat bulmuş olursunuz. Ben evin yedinci oğluydum ve sıra bana gelene dek tüm tanıdıklar tükenmişti babam da öğle umutsuz duruma düşmüştü ki avcı gelsin beni alsın diye uğraşır olmuştu.Yine de siz köle olarak satıldığımı falan düşünmeyin .Zira zaten çiftlikten sıkılmıştım ve “kasaba” dedikleri yaşadığım yer de bir köyden belki biraz büyüktü ,yani kesinlikle yaşamımın geri kalanını geçirmek isteyeceğim bir yer değildi.Bu yüzden aslında avcı olmak fikri kulağıma oldukça cazip geliyordu.Sür sağmak ve gübreleri yaymaktan çok daha ilginç olacağı kesindi .
Yine de biraz endişeleniyordum ,çünkü bu korkutucu bir işti.Çiftlikleri ve kasabaları ,gecenin karanlığında birden bire ortaya çıkan şeylerden korumayı öğrenecektim.Bir günlük mesai sırasında gulyabaniler,öcüler ve bin bir çeşit kötücül yaratıkla karşılaşabilirdi.Avcı işte bu şekilde yaşardı ve ben de onun çırağı olmak üzereydim.”Kaç yaşında ?”diye sordu avcı.”Temmuzda on dört olacak ,böyle göründüğüne bakmayın efendim kendisi oldukça güçlü kuvvetli bir oğlandır ,üstelik annesi daha o emekleyemeden ona Latinceyi öğretti.”dedi babam.Avcı çenesini kaşıdı ve sordu:”Bırak bir çocuğu , bir adam için bile çok zor bir iş bu.Bu işe uygun mudur?”Babam sırtını dikleştirip avcının yanına yaklaştı ve kendine oldukça güvenir bir şekilde evet dedi.
Avcı birden gülümsedi ,gülümseyebileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi.Suratı kocaman ve taştan oyulmuş bir heykel gibiydi .Gülümseyene kadar biraz kızgın olduğunu düşünüyordum.Derken sert bir şekilde benim kolumdan tutup ailenle vedalaş çocuk uzun bir süre boyunca onları göremeyeceksin dedi.Ev ahalisiyle vedalaştım ve en sonunda babamla vedalaşırken babam kulağıma şu cümleyi söyledi:”Unutma gelecek senin ellerinde”…