Arkama bakmaktan korkarak koşuyordum. İçimde yeşerttiğim korkunun kokusu giderek artarken artık gözyaşlarım yanağıma doğru akarken yerini kalbime kaptırmıştı.
Ağaçların dalları kazağıma inat daha çok takılarak beni yavaşlatıyordu. Bu fırsattan yararlanarak kurumuş yaprakların çıtırtısını duyup arkamdan geldiğini fark ettim. Korkumun doruklarına ulaşmasıyla birlikte gücümün son kırıntılarını daha hızlı koşmak için kullandım. Kurumuş dalların ayağıma batmasını artık hissetmezken ayağımdaki kanı gördüm ve önümden ufacık göz kaçırışım birden yuvarlanmama sebep oldu.
Ürpererek göz kapaklarımı açarken onun beni yakalamamasını diliyordum. Sonunda gözlerimi açtığımda ise onun yanımda olduğunu fakat kafasından oluk oluk kan aktığını gördüm. Titreyen ellerimi kafasına iliştirdiğimde yarasının çok derin olduğunu artık biliyordum. Lakin beni çok büyük bir çıkmaz bekliyordu. Ya beni bu hale getiren adamı buradan kurtaracak ve kendime bir kez daha ihanet edecektim ya da kendimi bu dipsiz kuyudan çıkaracaktım. Çok fazla zamanımın olmamasına karşın, kanlı ellerime bakarak vicdanıma resti çekerek ellerimdeki kanı masumluğuma kara bir leke olarak sürdüm.
Çok fazla düşünmemek ve kararımı değiştirmemek için apar topar kalkıp, hem ellerimdeki hem de ayaklarımdaki kanla beraber yeniden koşmaya başladım.
Zaman kavramını artık unutmuşken havanın kararması bana akşam olduğunu işaret etmişti. Havanın kararması ile artık hepsi aynı gelen ağaçların arasından kurtulacağıma dair umudum neredeyse tükenmişti. Damla damla kaybolan umudumla, koşmamı yavaş yavaş yürümeye çevirdim. Kafamı yıldızlara bakmak için kaldırdığımda az önde eski patika bir yol olduğunu gördüm. Sanki kaçıcakmış gibi koşar adımlarımla yakalamaya çalışıyordum. Aklımın beni terk etmemesini dileyerek yola ulaştığımda bu saatte bu yoldan hiç kimsenin geçmeyeceğini tahmin ettim. Bununla yetinerek adımlarımı ay ışığını takip etmesi için çevirdim. Artık giderek çöken gücümle beraber ben de yere usul usul oturdum ve oturuşumu yatışa çevirip yeri süpüren saçlarımla yüzümü aya doğru çevirdim. Ellerimi iki yanıma sanki teslim olurmuşçasına açtım ve gözlerimi zihnimin karanlığında kaybettim.
Gözümü açtığımda ilk şöminenin aydınlattığı tavanı gördüm. Kendimi terk ettiğim aklıma ilişince, gördüğümün gerçek olup olmadığına bakmak için kafamı etrafıma çevirdim. Kirlenmiş beyaz elbisem ve vicdanıma inat, kalbim yanan şömineyi gördüğünde hak etmediğim huzurla doldu. Utanıp ellerimi kafama koyup salladığımda güzelce paketlenmiş olan bir hediye paketini fark ettim. Merakım ile aklımın girdiği savaştan merakım galip gelince paketi kendime hakim olamayıp elime aldım. Özenle bağlanmış olan kurdelesini açtığımda ise gözlerime inanamaz oldum…
Bâsübâdelmevt
(Visited 54 times, 1 visits today)