Müzik, bir insan için belki de hayattaki en dinlendirici şey ve belki de cennetten gelmiş kadar lezzetli ve bir o kadar güzel bir meyvedir.Veya tarifi imkansız bir aşk gibi şekilden şekile girebilir.
Friederich Wilhelm Nietzche’nin bir sözü vardır. O da ”Müziksiz bir hayat hatadır” sözü. Bence bu söz tamamiyle doğrudur. Çünkü müzik tarihin başlangıcından beri bulunmaz bir nimettir. Yapılan araştırmalara göre müzik milattan önce dört bin senelerinde Mısırda bulunmuştur. O dönemlerde müzik sadece sesi güzel insanların şarkı söylemesiyle ve bir Hint müzik aletine benzeyen sitar gibi bir aletle müzik yapılıyordu. Ardından Roma İmparatoru Büyük İskender in Doğu fethiyle doğu ve batı kültürlerinin karışmasıyla müzik Avrupa ve Acem diyarına farklı kültür akımlarıyla yayılmaya başladı. Eğer doğudan bahsedecek olursak müzik Çin ve Hindistan (Delhi Sultanlığı) müziği rahatlama ve tedavi için kullanıyorlardı ama bu Orta doğu ve Anadolu kültüründe biraz daha farklıydı onlar genellikle müziği acılarını, üzüntülerini ve geçmişi hatırlarken ya da eğlence ve düğünlerde kullanırlardı. Özellikle Osmanlı sarayında ve harem eğlencelerinde ve sarayda ki düğünlerde musiki(müzik) başka bir boyuta geçip ruhun bir parçası haline geliyordu. Avrupa da ise müzik anlayışı biraz daha farklıydı ve ileriydi. Rönesans hareketlerinden sonra daha da müzik konusunda ilerleyerek Bach, Vivaldi, Mozart vb bir sürü sanatçı yetişerek bu alanda büyük ilerlemeler kaydettiler. Ama bu açıdan ilerleyebilen en iyi devlet Ruslar oldu çünkü Ruslar büyük operalar çeşitli parçalar ve repertuvarlar yapmışlardır ve bu sadece imparatorluk döneminde devam etmedi aynı zamanda Bolşevik İhtilalinden sonra Kızıl Ordu Korosu kuruldu ve bu koroyla beraber Kakalin, Katyusha, Polyushka gibi gayet güzel marşlar ortaya çıktı. Sovyetlerin dağılmasının ardından ise yeniden bir milli marş yazmak zorunda kaldılar ama yine de bu mükemmel koro sayesinde yeniden gayet güzel bir marş yazmayı başardılar.Ama Amerikalıların müzik camiasına girmesiyle caz müzik ve pop müzik kültürü ortaya çıkmaya başladı. Ardından bunları takip ederek milli marşlar, askeri marşlar, ninniler, maniler ortaya çıktı ve böylelikle müzik hayatımızın bir parçası haline geldi.
Kısaca konumuzu toparlarsak Nietzchenin sözünde olduğu gibi müzik hayatımızın, tarihin ve kültürlerin tam içine nüfuz etmiş durumda bu yüzden müziksiz bir hayat tam anlamıyla bir hata olur tıpkı umarsızca yaptığımız diğer hatalar gibi. en azından bu hatayı düzeltmek için kendimize şans vermeliyiz. Hem biz müziği bugün dinlemezsek bir daha ne zaman dinleyeceğiz.