Gözlerimi araladığımda havaalanındaydım. Ellerim ve kollarım arkadan sıkıca bağlanmış sanki hiçbir insan buraya bakmıyor gibiydi. Ağzımı bağlamadıkları için sevinmeli miydim bilmiyordum. Fakat tek bildiğim buradan bir an önce kurtulmalıydım. Peki ben buraya nasıl gelmiştim?
En son hatırladığım şey gece geç saatlerdi ve su içmeye kalkmıştım. Evin bu denli sessiz oluşu dikkatimi çekmiş fakat aralık olan kapının farkında bile değildim. Kapı eşiğinden bir ses duyduğumu hatırlıyorum. Emin değilim. Gerisi zaten karanlık. Ve en kötüsü de şimdi buradayım. Uyandığımı fark edermişçesine sesler çıkardığımda iki adam da bana döndüler ve sinsice gülümsediler. Korkmam gerekirken korkmuyor oluşum garibime gitse de aldırış etmedim fakat tam o sırada konuşamadığımı fak ettim. Ağzımı açıyor fakat kelimeleri yuvarlayamıyordum. Bu sorunu düşünürken adamlardan biri yanıma gelerek beni oturduğum yerden sertçe kaldırdı.Bu sert tepkinin etkisiyle çığlık atma dürtüsüyle sarsıldım fakat konuşamadım çünkü ağzımı açınca kelimeler sanki birbirleriyle iç içe giriyor ve sonucunda hafif bir karmaşadan başka bir şey çıkmıyordu. Soluk alıp verişlerim hızlanmıştı ve bu uçağa binene kadar devam etti. Adamlar konuşmuyor sanki önce benim konuşur hale gelmemi bekliyorlardı. Uçak haraket etmeden önce pilotun yaptığı konuşma tüm uçakta yayıldı. İstanbula gidiyorduk. Neden istanbula gidiyorduk ve neden ben? Bunları düşünürken kendi kendime sorgularcasına mırıldandım. Eş zamanlı olarak konuşabildiğimi fark etmem beni inanılmaz mutlu etti. Hemen arkamdaki adama bağırmaya yeltendim ki kaba eller dudaklarıma örtüldü ve konuşmam engellendi.Adam yavaşça kulaklarıma eğildi ve ,” sakın konuşmayı bile deneme.” dedi. Titreyen ellerimle koltuğa tutundum ve başımı salladım. Tüm yol boyunca uyudum. Nasıl yaptım bilemiyordum ama baya yorgun olduğumdan dolayı gözümü kapattığım an uyumuşum. İstanbul’a geldiğimizi uçağın tekerleklerinin sürtünme sesiyle anladım ve gözlerimi araladım. Ayağa kalkmaya yeltendiğimde adamlardan biri kollarımı sıkıca tuttu ve sert bir bakış attı. Haraket edemez haldeydim ve bu ben korkutuyordu. Beni öldürmek isteseler çoktan yaparlardı bu da beni korkutan bir diğer şeydi.Benle ne yapacaklardı? Aklıma babamın iş için şu an İstanbul’da oluşu geldi ve bir anda gözüme gelen kaçma planları İstanbul’u bilmememle berbaber suya düştü. Ve aklıma beraberinde korkunç şeyler geldi. Yarın benim doğum günümdü ve babam benim için geri dönecekti. Gerçi şu anda düşüneceğim en son şey buydu fakat bir anda üstüme toplanan kara bulutları atamadım. Adamlar koluma girerek beni siyah bir arabaya bindirdiklerinde tüm düşüncelerim dağılıverdi. “Beni nereye götürüyorsunuz?” diye sordum tekrardan. Sakin kalmak zorundaydım. Adamlar sessiz kalıyorlardı ve bu beni sinir ediyordu. Bende camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Saat geceye doğru yaklaşırken karanlık bir binanın önünde durduk.Adamlar kapımı açtılar ve tekrardan koluma girdiler. İçerden hiç bir gürültü gelmeyen bu binada ne yapacağımızı merak ediyordum. Kapıyı açtığımızda adamlar kollarımı bıraktı. Şaşırmıştım. Tam o sırada tüm ışıklar aydınlandı ve etraf alkışlayan insanlarla doldu. Ardından babamı görünce bana sürpriz yaptığını anladım ve içimde bir rahatlama oluştu. Saate baktığımda tam 00.00 ı gösteriyordu. Sevinçle babamın koluna girdim ve bir yaşıma daha güzelce girdim.