8 Mart sabahı uyandım. Güne her zamanki gibi başladım. Hazırlandım ve evden çıktım. Dışarıya çıktığımda ilk başta tesadüf olduğunu düşündüğüm bu durum gerçeği anlayınca beni korkuttu. Dışarıda hiç erkek yoktu. Simitçi kadındı, otobüs şoförü kadın, taksiciler kadın, herkes kadın. Babam yoktu. Babam neredeydi? İlk soru buydu.
İkinci sorusu ise şuydu: Bu bir tesadüf değilse arkadaşlarım, erkek öğretmenlerim, babam neredeydi? Okula varınca herkes kızdı ama sınıfın içinde bir çocuk vardı, çok dikkat çekiyordu, muhtemelen çekmediğini sanıyordu, tabi kimse zaten ona takmamıştı. Çocuğun yanına gittim şapkasıyla yüzünü örtmeye çalışıyordu. Ona neden yüzünü kapatmaya çalıştığını sordum. Çocuk cevap vermeyince bir daha sordum: “Neden yüzünü kapatıyorsun?” Çocuk “be- be- ben- çok çi- çir -kinim” Çocuğun haline üzüldüm aynı zaman da da çocuğun yüzünü de merak ediyordum sonra yapma ama ne kadar çirkin olabilirsin, dedim. Çocuk bu kadar deyip yüzünü açtı ve bunu söylemek büyük bir hataydı. Herkes o çocuğa baktı ve güldü. Oysa benim için tek şaşırtıcı olan şey çocuğun erkek olmasıydı. Daha sonra öğrendiğime göre çocuğun ismi Murat’mış. Murat’la yemekhanede yan yana oturduk ve ona sen çirkin değil, türünün tek örneği erkeksin. Murat diğerleri böyle düşünmüyor ama dediğinde ben de olsam böyle düşünürdüm.
Sonradan aklıma dahice bir fikir geldi. Sonuçta Murat kız olmayacak diye bir iddia yok ortada, ben de Murat’a bir elbise giydirip bir makyaj yapıp kıza benzettim. Sonra Murat, “Ama hayatım boyunca böyle dolaşamam ki.” dedi ve ben de bunu hiç düşünmemiştim. Murat haklıydı. O zaman ne yapacaktık? Aklıma başka bir fikir gelmiyordu. Sonra ders zili çaldı, teneffüste Murat’la konuştuğum için diğer kızlar benimle dalga geçtiler. Murat bana boş ver onları, saygısızlığın ta kendisi onlar.
Murat ve ben okul çıkışında birbirimizin telefon numaralarını aldık. Olur da bir son gelişme yaşanır, ikisi de haberdar olsun. Saat 12, 13 gibi Murat’ı aramaya başladım. Telefon “zir zir zir” çalarken Murat ancak sekizinci aramada açabildi. Ben nefes nefese kalmış bir halde, “Murat, Murat; saat 3, 3 buçuk gibi şehir parkında buluşalım. Bay bay” dedim. Murat biraz korkmuştu ama gelmişti ve geldiğinde ona “Beni takip et, ve sessiz ol.” dedim. Murat da sadece tamam, diyebildi. Bir belediye binasının önüne geldiğimizde Murat belediye binasının içine gireceğimizi anlayıp “Aybike, Aybike. Lütfen kirli işlere bulaşmayalım. Ne olur?” dedi. Bir şey olmayacak, bana güven, dedim ve tellere tırmanmaya başladım. Arkamda Murat’la birlikte belediye binasının duyuru tezgahına geldik. Murat merdivenlere oturup beni izledi. Önce okuyacağım metinleri hazırladım, sonra konuşacağım mikrofonu. Tam konuşmamı yapacakken konuşma kağıtları uçup gitmişti ama artık çok geçti, herkes belediye binasının başında toplanmış bana ve Murat’a bakıyorlardı. Sonunda konuşmama başlamıştım:
“SEVGİLİ ARKADAŞLAR ARAMIZDA BİZLERE BENZEMEYEN, BU YÜZDEN ÖMRÜ BOYUNCA DIŞLANAN AMA ASLINDA…” o sırada güvenlikler gelip beni ve Murat’ı tezgahtan indirmeye çalışıyorlardı fakat konuşmama devam edip “…BİR ERKEK VAR…” dediğimde belediye başkanı elini kaldırıp “Durun” hareketi yaptı ve “Devam et.” dedi. Ben de devam ettim. “…ADI MURAT. ONA HİÇ DEĞER VERMEDİNİZ AMA ŞU AN ARAMIZDAKİ EN DEĞERLİ KİŞİ O.” dediğimde herkes ağlamaklı gözlerle kimi alkışladı kimi çığlık attı kimi düdük çaldı ama hepsi mutlu ve iyi insanlardı. Ben ve Murat için de önemli olan buydu ve o günden sonra Murat herkes tarafından sevilen, bilinen çok iyi bir oyuncu oldu.