Deprem çok tuhaftı; ağlayamadım ama ruhum paramparça olmuştu. Bir insanın bu kadar acı çektiğini görmek, her insanın olacağı gibi beni de çok üzmüştü. Sadece 105 saniyenin 53 bin kişinin (ne yazık ki büyük ihtimalle bu rakamın iki katı) hayatını nasıl bu kadar mahvedebileceği aklımın ucundan bile geçmezdi, şahsen. Evet, deprem dünyanın en kötü olaylarından biri. Bunun neredeyse tüm derslerde söylendiğini biliyoruz ama bu kadar da olmasa gerek bence.
Ama tabii ki insanlık ölmemiş dediğimiz güzel olaylar da yaşandı. Her insan tek yürek oldu, sosyal alanlarda attığınız her adımda bir yardım kolisi vardı neredeyse. Bir sürü canlı yayın yapıldı, paralar toplandı. Bunları görmezden gelmek gerçekten büyük saygısızlık olurdu herhalde. Ama şöyle bir durum daha var ki, o da canı yanmış bir çocuğun gözyaşlarını ne milyar dolarlar ne de gönderilen battaniyeler silebilir. İşte bir depremin en kötü yanı da bu. Yıkılan binalar tekrar yapılır, şehir planını tekrar çizmek o kadar da zor olmasa gerek. Ama bir insanın yaşadıklarını ne yaparsan yap hiçbir şekilde silemezsin. Üzerinden bir yıl geçse de üzüntüsü hiç dinmiyor bazı şeylerin. Bu depremde bunlardan biri olsa gerek. Yaşanan onca olay hiç kimsenin psikolojik olarak kolay kolay unutabileceği şeyler değil. Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla.