4 Duygu Kodu

İnsanlar robot misali duygusuz ve rutindi bu dünyada. Yıllar geçtikçe, teknoloji geliştikçe insanlar da birer bilgisayara dönüşüyordu. Teknoloji, her şeye hakimdi; insanlara gerek bile kalmıyordu. İnsanı insan yapan, her şeyden farklılaştıran ve özel bir varlık haline getiren duyguların bile bir önemi yoktu artık. İnsanlar böyle bir dünyada gereksizdi.

İnsanların yararsız olmasının sebebinin duygular olduğu düşünülmeye başlandı ilk önce. Daha sonra, makinelerin her şeyi kolayca ve yorulmadan yapabilmesi sonucu işsizlik gibi büyük sorunlar ortaya çıktı. Herkes duyguları suçluyordu artık. Onlardan kurtulmak için yollar arıyorlardı, daha yararlı hale gelebilmek için… İnsan, kendisi için kendinden vazgeçme yolları arayacak kadar çaresizdi. Bu konu hakkında araştırmalar yapıldı ve sonunda bir çözüme ulaşıldı: Bilgi Kodu. Böylece bütün insanlara çip yerleştirildi ve amacına ulaştı. İnsanları tıpkı istedikleri gibi birer ayaklı bilgisayara dönüştürdü. Herkes uzmanlık alanında her şeyi biliyor, kolayca çözüm üretebiliyor ve her şeyi ayrıntısına kadar analiz edebiliyordu. Bunun yanında çipler hislere yer vermiyor, her şeyin mantık çerçevesinde gerçekleşmesini sağlıyordu.

Fakat bu çipler bazı insanların duygularını yok edemedi. Aksine, onların çevrelerini daha fazla sorgulamasını sağladı. Duygularından ödün vermek istemeyenlerdi onlar; duygularıyla var olup, hata yapmayı göze alıp, tecrübeyle doğrusunu öğrenmek isteyenlerdi. Onlar Duygusallardı. Hep dışlanıyor, savundukları düşünce nedeniyle zayıf görülüyor ve istenmiyorlardı. Çünkü duygular zayıflıktı ve teknolojinin hüküm sürdüğü bir dünyada duygusal olmaya yer yoktu.

Bu durum, Duygusalları yıldırmadı, aksine daha çok kamçıladı. Bunun üzerine duyguların bir zayıflık değil aslında insanlar dışında kimsede bulunmayan özel bir güç olduğunu kanıtlamaya dair bir deney yapmaya karar verdiler. En başta yazılan, insanları birer robota çeviren kodun tam tersi kodlar yazdılar: 4 Duygu Kodu. Bu kodları Duygusallardan eşit sayıda insanın bulunduğu 4 topluluğa ayrıca yerleştirdiler. Toplulukların isimleri Mutluluk, Öfke, Heyecan ve Hırs idi. Bu topluluklarda bulunan her insanın duyguları vardı fakat yerleştirilen kodlar sebebiyle bulundukları topluluğun adı olan duyguyu diğer duygulara oranla daha fazla hissediyorlardı.

İlk olarak Mutluluk ve Öfke’yi gözlemlediler: Mutluluk her şeyi en iyi tarafıyla görmeye çalışıyor, Öfke ise en küçük olumsuzluktan bile huysuzlanıyordu. Bazen durduk yere kavga çıkarıyordu. Mutluluk bu durumdan rahatsızdı ve o da ara sıra öfkelenmeye başladı. Zaman geçtikçe Öfke, sadece mutsuz olarak ve kavga çıkararak yaşanmayacağının fark etti ve Mutluluk sayesinde hayatın bazı olumlu taraflarını görerek küçük şeylerle bile mutlu olmayı öğrendi. Mutluluk da zaman zaman sinirlenmeye ve dünyanın sadece toz pembe olmadığını, dünyada acıların da bulunduğunu fark etti.

Daha sonra aralarına Heyecan eklendi. Her şeye çok ani tepkiler veren ve evhamlı bir topluluktu bu. Bazen güzel haberlere heyecanlanarak mutluluk çığlıkları atıyor, bazen de öfkelendiğinde kendini tutamayıp etrafındakilerin kalbini kırıyordu. Kavga ederken gerçekten çekinilmezdi ve bu durum Öfke’nin fazlasıyla canını sıkıyordu. İkisinin birbirine olan kini Mutluluk’u da etkiliyordu. Fakat zamanla Mutluluk sayesinde sabretmeyi öğrendi ve bazen de kendini kontrol altına almayı denedi. Böylece Öfke ile arası düzeldi.

Aralarına Hırs katıldı. Hırs, fazlasıyla kin tutan ve herkesin yaptığı en ufak hatayı bile yüzüne vuran bir gruptu. Herkesi birbirine düşürmeye ve sürekli onları

 yarıştırmaya çalışıyordu. Bu da toplumun ciddi anlamda huzurunu bozuyor ve onları mutsuz ediyordu. Hırs topluluğundaki bazı insanlar bu durum sonucunda hata yaptığını düşünerek başka bir grup haline geldiler: Azim. Azim diğer insanları motive ederek çok güzel işler başarmalarını sağladı. Birbirlerinden destek alarak başarılı olmayı öğretti. Tıpkı Hırs ve Azim’de olduğu gibi duygular kendi içlerinde gruplara ayrıldılar ve yaşadıkları soğuk,karanlık hayatı renkli bir dünyaya çevirdiler.

Deneyin son aşaması olarak, duyguların arasına Bilgi Kodu taşıyan insanlar geldi. Normalde her şeyi yapabilen insanlar, duygularla karşılaşınca onları analiz bile edemedi. Duygular çok farklı bir dünyaydı, farklı bir boyuttu onlar için. Teknolojinin bozamayacağı, hükmedemediği tek şeydi dünya üzerindeki. Bilgi Kodu taşıyanlar da insandı sonuçta. Onların da derinlerinde hisleri vardı. Duygular arasındaki etkileşim bütün insanlığa yansıdı. İnsanlar artık duygularını kabulleniyor ve bu farklılığı benimsiyordu. 

Böylece insanlara yerleştirilen kodların hiçbir önemi kalmadı. Duygu Kodu da Bilgi Kodu da dünya üzerinden silinip yok oldu. Çünkü kimse sadece tek bir duygu hissederek yaşayamaz, hiçbir şey hissetmeden de insan olamazdı.

(Visited 329 times, 1 visits today)