3 Derece Daha Sıcak

3 derece! Haberlerde, sokakta insanların dilinde, sana gelen WhatsApp mesajlarında. Ne üç derece? Diye soruyorsun kendine. Küresel yüzey sıcaklığı bugün 3 derece artmış oldu. Peki bunun senin için anlamı ne olacak, evet kasırgalar Amerika’yı vuruyordu ama Amerika’da yaşamıyorsun. Deniz seviyeleri arttı ama Amsterdam’da değilsin. Bu sorunlar seni belki de sonbaharda ceketini çıkarmandan farklı bir yönde etkilemedi ama şu an küresel yüzey sıcaklığı 3 derece arttı. Küresel ısınma geri dönüşü olmayan bir hal aldı. Biyoçeşitlilik o kadar azaldı ki, birkaç yıl önce görebildiğin hayvanlar artık yok ama evini kabuklu ve büyük böcekler basıyor. Sabah, kahveni içmeye gidiyorsun ve kahve için bu ay bütçe ayıramadığını fark ediyorsun. Çünkü, kahveyi yetiştirmek için gerekli tropik hava koşulları çok küçük bir mikro klima alanda kaldığından, kahve eskisine göre çokça değerlendi, sıvı altın gibi… Ağustos ayındasın ve hava 40 derece, hayatında ilk defa bu kadar sıcak bir yaz geçiriyorsun, ülkende kalan çok az orman yanmaya devam ediyor. Ama o da ne; bakıyorsun ülkendeki başka bir şehir sel ile mücadele ediyor.

Hayal et, böyle bir şey yaşıyorsun. Burada bahsettiğimiz gelecek, bize düşündüğümüz kadar uzak olmayabilir. Açıklama basit, gerekli önlemler zamanında alınmadı ve küresel ısınma geri dönüşü olmayan bir problem haline geldi.

Şu anda ise buzullar eriyor, deniz seviyeleri yükseliyor ve vahşi yaşam dengeleri alt üst oluyor. Bunun nedeni için eminim herkesin bir tahmini vardır. O da tabii ki, küresel ısınma… Sera gazlarının, küresel ısınmaya ve küresel ısınmanın da, iklim değişikliğine yol açtığını, 1824’te Joseph Fourier atmosferin Dünya üzerindeki etkilerini fark ettikten 71 yıl sonra, 1895’te Svante Arrhenius keşfetti. Bu keşif Sanayi Devrimi’nin ileriki muhtemel sonuçları hakkında, o yıllarda dikkat çekmese de önemli bir hipotez.

2021’de Türkiye çapında yaşanan orman yangınları, 2020 başında Avustralya’da yaşanan orman yangınları veya Amerika’da neredeyse her sene yaşanan kuvvetli kasırgalar… Bunların hepsi, küresel ısınma sonucunda yaşanan, normalden aykırı hava durumları, bu tarz olaylar ve afetler şehirler ve insanlar üzerinde maddi ve manevi birçok olumsuz etki yaratıyor. İklim değişikliğini önlemek niye bu kadar zor? Ve bunu önlemek için şu an neler yapılıyor veya bundan sonra neler yapılabilir?

Küresel ısınma, çözmesi kolay bir konu değil. Birkaç örnek üzerinden ilerleyelim.  Elektrikli arabalar, ulaşım için sera gazı salınımlarını azaltacak popüler bir çözüm olarak görülüyor; ancak bu çözüm bu sorunu çözse de aynı şiddette başka bir sorundan ise çok az bahsediliyor, çöplüklerin oluşturduğu sera gazı salınımları.

Ya da, benzer bir örnek üzerinden gidersek; bir elektrikli araba üretmek için yapılan sera gazı salınımı, 2 metre asfalt yol yapmak için gerekenle hemen hemen aynı. Bazı sorunların çözülmesi, ancak bazılarının gölgede kalması ya da ertelenmesi ise küresel ısınma sorununun çözülmesi yolunda ciddi bir engel.

Bunun haricinde, bazen çözümler ekonomik olarak ideal bir çözüm olmayabilir. Buna örnek olarak, betonu verelim. Beton  üretimi; yıllık sera gazı salınımlarının %8’ini oluşturuyor. Ancak betonu farklı bir inşaat malzemesi ile değiştirmek, ekonomik olarak zor olur. Çünkü beton, hem çok ucuz hem de güçlü bir inşaat malzemesi.

Yemek üretimi de küresel ısınmayı gelecekte etkileyecek bir problem olacak. Yakında sayısı 10 milyar olacak insan nüfusunu beslerken sera gazı emisyonunu sıfıra indirmek, günümüzdeki tarım sistemleri ile mümkün olmayacak. Ayrıca yemekler ne kadar sevilirse o kadar sera gazı salınımı yaparlar, örneğin et. Et; yemekle ilgili olan sera gazı salınımlarının %57’sini oluşturuyor ancak tükettiğimiz kalorilerin sadece %18’ini ve proteinlerin ise sadece %37’sini oluşturuyor. Günümüzde, et üretmek için kullanılan alan neredeyse Kuzey ve Güney Amerika’nın birleşimi kadar. Bu miktarda tarla yerine yerel ekosistemler (ormanlar) olsaydı fazla miktarda sera gazı depolanabilirdi. Bütün bunlardan bir sonuç çıkarırsak; hiç et yemediğimiz takdirde küresel ısınma durmaz ancak daha az et yemeden de küresel ısınmayı durduramayız.

Günümüzde iklim değişikliğine karşı olan savaşta belki de en önemli şey COP. COP (Partilerin Konferansı) yaklaşık 200 ülkenin bir araya gelip iklim değişikliği ve sera gazı salınımlarının azaltılması ile ilgili incelemenin yapılması ve küresel bu savaşta bir sonraki hamlenin ne olacağını belirlediği konferanstır. Bu konferanslardan en büyük başarı belki de 2015’te Paris Çevre Anlaşması’nın kabul edilmesidir. Paris Çevre Anlaşması küresel yüzey sıcaklığı artışının 2 derecenin altında (ideal olarak 1,5) tutulmasını amaçlar. Ancak bu sene alınan kararlar oldukça önemliydi çünkü Birleşmiş Milletler yaptığı araştırmaya göre küresel yüzey sıcaklığı artışı gelecek yıllarda neredeyse 3 derece olacak. Bunu önlemek için Paris Çevre Anlaşmasını kabul eden ülkeler sera gazı salınımlarını azaltma hedeflerini her 5 senede bir güçlendirmeli ve yeni vaatlerde bulunmalı ve bu Paris Çevre Anlaşmasının imzalanmasından sonra ilk defa gerçekleşecek. Dünya ekonomisini karbondan kurtarmak için COP’da çözülmesi gereken sorunlardan biri de para.

İklim değişikliğini önlemek için ne yapılmalı? Ampulleri floresan olanlarla değiştirmek, camı çift katlı yapmak, elektrikli araba ve elektrikli ocak almak gibi öneriler aklımıza ilk gelenlerden. Peki bu sizce iklim değişikliğini çözer mi? Bence çözmez. 2020 bahsettiğimiz, sorumluluğu kendi üzerimize aldığımız bir deneme olarak kabul edilebilir. Sonuçta herkes evde kaldı, tüketim azaldı, ulaşım yüzünden salınan sera gazları azaldı. Peki sonuç? Sera gazı emisyonları sadece %7 azaldı. Yani yeterince azalmadı. Peki iklim değişikliğini önlemek için yapmamız gereken şey nedir veya bize düşen sorumluluk nedir? Şu anki çerçevelerin dışında düşünüp bilimsel ve sistemik bir çözüm geliştirmek, büyük sorunların yanında küçük sorunları da unutmamak küresel ısınmaya karşı küresel bir cevap vermek tek çözüm yolu olabilir.

Kaynaklar: The Economist, Guardian News, Kurzgesagt, Financial Times, National Geographic, Wikipedia

(Visited 80 times, 1 visits today)