İspanya’da bir gün her zamanki gibi okula gitmiştim ve hocamız ödev vermişti. Ödevimiz Mustafa Kemal Atatürk hakkındaydı. Eve geldim, hemen annemlere sordum fakat onların Atatürk hakkında çok fazla bilgileri yoktu. Hızlıca odama gittim ansiklopedilerime ve kitaplarıma baktım ama hiçbirinde Atatürk hakkında çok fazla bilgi yazmıyordu. Stresli bir şekilde yatağıma yattım ve düşünmeye başladım. O anda yatağımın altında duran sihirli anahtarımı gördüm. Bu sihirli anahtarım sayesinde zamanda yolculuk yapabiliyordum. Üstelik herhangi bir ülkeye gidip o ülkenin dilini de konuşabiliyordum. Hemen anahtarı aldım, gözlerimi kapadım ve beni Atatürk’ün zamanına götür, dedim. Gözlerimi açtığımda kendimi başka bir devirde buldum. “Boooom” diye bir ses geldi, meğer arkada bomba patlamış. Sonra bir adama rastladım. Bana sert sert bakarak, “Sen burada ne ararsın çocuk?” dedi. Bende Atatürk’ü arıyorum dedim. Sonra bana bakarak, “Sen ne yapacaksın Atatürk’ü?” dedi. Ardından bir çadırdan ses geldi: “Gelsin.” diye bir ses. Ben de gittim, meğer o Atatürk’müş. Hemen sorularıma başladım. Bir sürü soru sordum ve tüm sorularımı cevapladıktan sonra teşekkür ettim, uzaklaştım. Anahtarımı aldım, gözlerimi kapattım ve beni zamanıma götür, dedim. Gözlerimi açtığımda kendi zamanıma döndüğümü fark ettim. Hemen tüm bilgileri defterime geçirdim ve hemen uyudum. Diğer gün ödevimi aldım ve okula gittim. İlk ders ödev kontrolü yaptık, en güzel ve en çok bilgi yazan ben oldum.
Atatürk’ün anlattıkları beni derinden etkilemişti. Türk milletini tekrardan ayağa kaldırmıştı. Buna Türk milletinin sahip çıkmasından başka da bir dileği yoktu. Umarım her milletin böyle ileri görüşlü yöneticileri olur. Türkiye çok şanslı bir devlet.