27 Aralık 1919… Küçük Seymen

27 Aralık 1919… Küçük Seymen

27 Aralık 1919…. Daha gün bile aydınlanmamıştı, evdeki bu telaş neydi böyle. Neden babam ve abilerim böyle erkenden kalkıp hazırlanmışlardı. Acaba bugün bayram sabahı mıydı? Hayır olamazdı, eğer öyle olsaydı annem bir gece önceden sabah namazında giyeceğimiz kıyafetlerimizi hazırlar, baş ucumuza koyardı hem bayram namazına beni de götürürdü babam ama bu sabah beni kaldırmamışlardı. Ben de hemen kalkıp neler olduğunu öğrenmek için doğruca mutfağa gittim. Babam ve abilerim bana bakarak güldüler. En büyük abim “Ben size demiştim Ahmet mutlaka uyanır diye.” dedi. Babam da “O çok küçük Ankara’nın ayazında beklemesi kolay mı o yüzden götürmeyeceğim onu.” dedi. Ben hâlâ ne olup bittiğini öğrenmek için onlara bakarken annem araya girdi ve olup biteni bana bir çırpı da anlattı. “Oğlum Mustafa Kemal Paşa bugün Ankara’ya gelecekmiş baban ve abilerin onu karşılamak için oluşturulan Seymenler Ekibinde olacaklar, sen de çok küçük olduğun için seni götürmeyecekler.” dedi. Mustafa Kemal Paşa gelecekti ha, hem de babam ve abimler onu karşılayacaklar onu görecekler belki de onunla konuşacaklardı ve ben gitmeyecektim. Böyle bir şey asla olmayacaktı ama babama da karşı çıkamazdım ama Paşayı mutlaka ben de görecektim. Kahvaltıdan kalkan babam ve abimler Seymen kıyafetlerini giyindiler, sanki hepsi düğüne gider gibiydiler. Babam ve abimler Seymen olmakla hep gurur duyarlardı, ben de büyüyünce bir Seymen olacaktım hatta bunun için babam bana da bir Seymen takımı yaptırmıştı ve annem onları özel günlerde giymem için saklardı. İşte ben de bir Seymen olarak gidecektim Mustafa Kemal Paşa’yı karşılamaya ama bunu kimsenin haberi olmadan yapmalıydım, o yüzden şimdi ortaklıktan kaybolmalıydım ve hemen gidip yatağıma geri yattım.

Annem gelip beni yatağımda yatar görünce çok kızdı önce, sonra ona hasta olduğumu ve terlediğimi söyledim annem gömleğime baktı gömleğim sahiden de ıslaktı. Annem söylenerek üzerimi değiştirdi ve bugün sokağa çıkmamı yasakladı, bütün gün yatakta kalmalıydım. Evet, benim de tam istediğim buydu işte! Annem bütün gün ev işleriyle uğraşacağı için beni de yatakta sanacaktı, hemen kalkıp yatağıma bir yastık koyup annemlerin odasına gidip hızlıca giyindim ve evden anneme görünmeden koşarak çıktım. Valilik binası evimize çok yakındı ve ben yokuşu koşarak iniyordum ancak her yer öyle kalabalıktı ki her adımımda önüme birileri çıkıyordu ve sonunda meydana geldim. Tam bir düğün yeri gibiydi davullar zurnalar çalıyordu, meydan bayraklarla süslenmişti ve herkesin elinde bayraklar vardı. Tam meydanın içine yavaş yavaş yürürken bir el sıkıca tuttu omuzumdan. Uzun boylu genç bir Seymen bana bakarak “Sen neden buradasın Seymenlerin yeri burası değil ki çabuk yerine geç Paşa gelmek üzere.” dedi. Ben de kekeleyerek “Ben kayboldum Seymen ağlarımın yerini de bir daha bulamadım.” dedim. Gülümseyerek bana baktı ve “Tamam gel benimle ben seni götürürüm.” dedi ama ben gidemezdim ki babam ve abimler beni görürlerse çok kızarlardı ama tüm itirazlarıma rağmen beni diğer Seymenlerin yanına götürdü ve orada tam babam ve abilerim beni gördüklerinde bir ses duyuldu tüm meydanda “Paşa geliyor, Mustafa Kemal Paşa geliyor…” Babam ve abimler hemen yerlerini aldılar tüm Seymenler oynamaya başladılar ben de grubun en başında tek başıma yalnızdım ve gördüm Atatürk’ü, oradaydı. Derin maviliklerde halkı selamlıyordu. Yanındakilerle birlikte yanımızdan geçerken ben de aynı diğer Seymenler gibi onu selamladım. Masmavi gözleriyle bana baktı ve gülümsedi işte o zaman anladım kurtuluş günlerimizin çok yakın olduğunu ve kurtarıcımızın da tam da karşımda durduğunu.

(Visited 70 times, 1 visits today)