O gün çok heyecanlıydım çünkü Ulu Önder Mustafa Kemal Ankara’ya geliyordu. Ben de herkes gibi onu görmek için bekliyordum. Derken bir ses duyuldu:
— Paşa geliyor! Paşa geliyor!
O anda Paşamı gördüm. Kalbim hızlıca atmaya başladı. Onu görmek, önderimizi görmek beni tarifsiz bir mutluluğa boğdu. Herkes hep bir ağızdan:
— Yaşa Paşam! Yaşa Paşam!
diye haykırıyordu.
Hemen Paşamın önünde eğildim. O da vakit kaybetmeden söze girdi. Neden burada olduğumuzu ve ne yapmamız gerektiğini anlattı. Ulu Önderimiz her zamanki gibi kendinden emin, kararlı ve vakurdu. Biz de onun söylediklerini büyük bir dikkatle dinledik. Heyecanımız ise tarifsizdi çünkü vatanımızı düşmanlardan koruma azmiyle yanıp tutuşuyorduk. Hepimiz, gerektiğinde canımızı vatan için feda etmeye hazırdık.
Mustafa Kemal, nerelerde olmamız gerektiğini ve kendimizi nasıl savunmamız gerektiğini bize tek tek gösterdi. Onun liderliğinde her şey daha anlamlı ve daha umut vericiydi.
Bir süre sonra kalabalık dağıldı ve Mustafa Kemal Paşa, onun için hazırlanan köşke geçti. O akşam, uzun bir süre boyunca Ulu Önderimizin vatanımız için ne kadar çok emek verdiğini düşündüm.
Kolay değildi onun hayatı. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, askerlik okulunda büyük fedakarlıklarla eğitim almıştı. Onun bu mücadelesi ve liderliği sayesinde biz bugün ayaktayız.
Kimse benim önderimin yerini alamaz. O, bu vatanın kurtarıcısı ve gerçek bir kahramandır.