Yattığım yerden doğruldum, bu dünyanın varlığı gibi sallantılı adımlarla nehre doğru yöneldim. Suyun yansımasında kanı çekilmiş et parçalarından ibaret yüzüme baktım. Bana artık tanıdık gelemeyen bu sima, yılların getirdiği hastalık ve yaşlılığın armağanıydı. Ruhumla birlikte yorulmuş gözlerle 2075 yılının bize hediyesi olan dünyaya doğru baktım. Ağaçlarla kaplı ormanların arasından göğe doğru kuş çığlıkları yükseliyordu. Geyik sürülerinin koşuşturmaları yeri titretiyor, etrafta bir tehlike olduğunu düşündürecek işaretler veriyordu. Gözlerim her ne kadar yılların yorgunluğunu taşısa da keskin bakışlarla ormanı taramaya başladım. Adrenalin patlaması yaşayan vücudum tam manasıyla uyanmış, pür dikkat etrafı taramaya başlamıştım. Karanlık bir orman gibi sessizleşen adımlarımla yavaşça geriye çekilmiş ve yerden sivri uçlu sopamı almıştım. Ağaçlar arkalarını göstermeyen bir duvar oluşturmuş olsa da ben iki parlak gözü aradan seçebilmiştim. Olduğum yerde durdum, sopamla nişan pozisyonuna geçtim ve beklemeye başladım. Ormandaki sessizliği bozan bir dal çıtırtısı oldu ve hemen ardından başlayan bir koşuyu takiben bir leopar üzerime atladı. Elimdeki sopayla leopara sert bir darbe indirdim. Yere düşen leopar aldığı darbenin sersemliğiyle bir o yana bir bu yana anlamsızca gitmeye başladı ve sonunda yere yığıldı. Avı haber veren çığlıklarla kabilemdeki insanlara seslendim. İri bir leopar sayılırdı, siyah benekli kürkü ona ayrı bir güzellik katıyordu. Dişlerine baktım, o da benim gibi yaşlıydı… Ben ve kabilemdeki 10 insana hiç değilse 1 ay yeterdi. Leoparı yüzdük, etlerini ve kemiklerini ayırdık, kürkünü de kilim olarak kullanmak üzere bir kenara ayırdık. Bizim bu teknolojisiz yaşama şeklimiz bundan 60 yıl önce, 2075’ te başlamıştı.
Ne lanet bir yıldı… Dünyamıza gelen dünya dışı varlıklar, bizi kendi gezegenimizi yok etmekle suçladılar ve nüfusumuzun yarısını öldürmekle kalmayıp bütün teknolojik araç ve gereçlerimizi yok ettiler. Ölen insanlar ve araç gereç eksikliği nedeniyle de teknolojimizi yeniden geri getirmek mümkün olmadı. Geleceğe dair çok büyük bir umutsuzluğa düşen yaşayan nesil, gelecek nesillere kendi bilgilerini öğretemediler. Sonraki nesilleri sadece doğada hayatta kalmak, ilkel yollarla avlanmak gibi temel bilgileri öğrettiler ve günümüz dünyası oluştu. Tabi bunları öğretebilmek için dahi öncelikle kendilerinin yaşayarak öğrenmesi gerekti bunları. Büyük felakette hayatta kalmayı başaran insanlar küçük guruplar halinde dünyaya dağıldılar ve yerleştikleri bölgelerde kabileler haline gelerek hayatta kalmaya çalıştılar. Tam anlamıyla yüz elli bin yıl önceki tarih tekerrür etti. İlk neslin ölmesiyle binlerce yıl önceki atalarının alışkanlıklarına dönen insanlar, tahtadan ve taştan ilkel araçlar yapmaya başladılar ve bu araçlarını avlanmak ve odun kesmek gibi en temel ihtiyaçlar için kullandılar. İnsan nüfusunun azalmasıyla rahatlayan doğa yeniden canlandı, ormanlar yeniden oluştu ve nesli tehlikedeki hayvanlar yok olmaktan kurtularak yeniden yaşam zincirinin önemli bir parçası haline geldiler. Kalan az miktardaki hekimin de ölmesiyle insan ömrü iyice kısaldı. İnsanların salgın hastalıklara direnememesi nedeniyle ortalama yaşam süresi 35’e düştü. Adeta dünya, insanoğluna yaptıkları yanlışların bedelini ödetiyordu. Nüfusu iyice azalan insanlar artık doğaya zarar veremiyordu. Yırtıcı hayvanların besin zincirinin en tepesine çıkmasıyla bu durum zirveye ulaştı. Eskisinin aksine artık hayvanlardan korkan insanlar, güvenlik için tahtadan ve sazlardan basit evler yaptı. Köyler oluşturdu ve bunların etrafını çitlerle çevirdi. Köylerinde ilkel tarlalar oluşturan insan yavaş yavaş yerleşik hayata geçti. İkinci neslin de ölmesiyle artık tanrılar için insan kurban etmeye, putlar oluşturmaya başladılar. Böylelikle insanoğlunun arasında yeniden ve yeni bir sınıf olarak şamanlar, din adamaları ortaya çıktı ve neticede günümüze geldiler.
Şu an benim kabilem gibi kabileler yaşamlarını belli bir olgunlukta sürdürmekte. İnsanla doğa arasındaki dengeyi eskisi gibi yeniden sağlamakta ve küllerinden yeniden dirilen dünyayı eski haline geri getirmemek için eski teknolojimizle ilgili bildiği sırları saklamakta. Gidişata bakılırsa saklamaya da devam edecekler. Tabii ki insanoğlu bunları yeniden keşfedene kadar…