1984 Ve Günümüz

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (Ninetten Eighty-Four) İngiliz George Orwell tarafından yazılmış olan alegorik ve politik bir romandır. Distopik bir dünyada yer alan roman 1949 yılında yazılmıştır. Distopya romanları arasında en ünlü olanlarından biridir. Kitap distopik bir dünyada, totaliter bir merkezî tek parti ile yönetilen Britanya’da geçiyor. Ana karakterimiz Smith dikta yönetim uygulayan İngirtele sosyalist partisin basit bir üyesi, partinin sürekli revizyonizm yapmasından bıkan ve gerçekleri öğrenmek ister zira parti sürekli revizyonizm yapmakta hatta bazen insanların gözü önünde önceki gün olan olayları yalan söyleyerek üstünü kapatmaya çalışıyorlar, bunları denetlemek için bakanlıklar var (Ör: Hakikat Bakanlığı, Barış Bakanlığı, Sevgi Bakanlığı, Bolluk Bakanlığı) kitapta bu bakanlıklar için ‘Barış Bakanlığı savaşla, Hakikat Bakanlığı yalanlarla, Aşk Bakanlığı işkenceyle ve Bolluk Bakanlığı açlıkla ilgileniyor. Bu çelişkiden tesadüf değildir ve sıradan ikiyüzlülükten kaynaklanmaz; bunlar için kasıtlı egzersizlerdir.’ diyor. Ana karakterimiz Hakikat Bakanlığında

çalışıp propagandayı kendisi yardım ediyor keza belgelerle ve resimlerle oynanıyor yani korkunç bir ditopya sanabilirsiniz fakat bu olayların gerçekleştirebilecek temeler günümüzde atılıyor.

Gerçek hayata geçmişte İngilizlerin War Propaganda Agency yani Savaş Propaganda Ajansı, Nazi Almanyası’nda Joseph Goebbels’in liderliğinde Reichsministerium für Volksaufklärung und Propaganda veya  Propagandaministerium yani Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı, Soyvetler’de Krasnaya Zvezda (Kızıl Yıldız) ve Pravda (Gerçek) gazeteleri hepsinin ortak olarak yaptıkları şeyler ki bunlar propaganda yazılırken kullanılmakta olan temel şeylere örnek verecek gerekir olursak korkuya başvurma, bir fikre referans, direkt emir, reddin elde edilmesi, genelemeler, rasyonalizasyon, nedeni aşırı basitleştirmek ve bunun gibi örnekler verilir. Günümüzde aktif propagandalar eskisi kadar değil ama propagandaların yayılmasını sağlayabilecek çok büyük bir tehdit var ve bu tehdit ise yüz tanıma sistemleri, bunlar her ne kadar bizim güvenliğimiz için yapılıyor olsa dahi bunların gizliliğe ve fikir özgürlüklerine karşı çok büyük bir tehdit olduğu aşikar ve gelecekte propganda veya dikta yönetimler için bir alet olacağına dahi şüpe etmiyorum.

Peki neden? Bizi neden gerçeklerden uzaklaştırmak isteyebilirler? Sorunun birkaç cevabı var bunlardan bazıları ülkede yani iç cephede moral yükseltmek, rakibin savaşılacak düşman olarak tasvir edilmesi, yeni asker alımlarını sağlamak, yayın kaynaklarının kontrol edilmesi, düşmanın psikolojik olarak yıpratılması, savaşın devlet kontrolünde savaşa sunulması. Biz propagandalardan gelecekte ne kadar sıyrılabiliriz bilemiyorum ama bildiğim tek şey gerçeklerin bir gün ortaya çıkacağıdır. ‘Karanlığın olmadığı yer, düşlenen gelecekti, hiçbir zaman göremeyeceğimiz, ama belli belirsiz de olsa paylaşabileceğimizi sezdiğimiz gelecek.’

(Visited 15 times, 1 visits today)