Hepimiz polisiye dizilerinde suçluların nasıl tespit edildiğini izlemişizdir. Kimi zaman parmak izi ve DNA testi, kimi zaman görgü tanıkları, kimi zamansa yapay zekâ destekli yüz tanıma sistemleri yardımıyla vakalar çözülmüştür. Yüz tanıma sistemleri hayatımızın içinde ama bu sistemler bizi nerede, ne zaman izliyor bilmiyoruz. Aynı şekilde yanı yüz tanıma verilerimiz ne şekilde işleniyor ve bizim için sonuçları ne olabilir? Bunları da bilmiyoruz.
Yüz tanıma sistemleri suç işlemiş kişilerin takip edilmelerini ve yakalanmalarını kolaylaştırabilir. Elbette hepimiz güvende hissetmek isteriz, örneğin geçtiğimiz hafta sonu İstiklal Caddesinde yaşanan saldırının önlenmesini hepimiz çok isterdik. Yüz tanıma sistemlerinin varlığı herkesçe bilinmesi durumunda bu sistemler potansiyel suçlulara karşı caydırıcı bir araç da olabilir.
Diğer taraftan, yüz tanıma sistemleri kolaylıkla kişisel alanımıza müdahale aracı haline gelebilir. Örneğin, Kore liderinin ölümünün ardından yas törenine katılmayanlar, katılmasına rağmen ağlamayanlar veya yeteri kadar içten ağlamayan vatandaşların cezalandırıldığı iddia edilmişti. George Orwell’in “1984” isimli romanındaki gibi düşünce polislerinin olduğu ve artık kişisel hayatın geçerli bir kavram olmadığını düşünün. Baskıcı şekilde kullanılan yüz tanıma sistemlerinin varlığı bizi sürekli bir hapishanedeymiş gibi yaşamaya zorlar. Zaten, bu sistemleri kullanan ülkelerin genellikle vatandaşların bireysel özgürlüklerine önem vermeyen baskıcı rejimler olduğu görülebilir.
Ayrıca, yüz tanıma sistemleri yapay zekâ tabanlı sistemlerdir ve günümüzde bu sistemleri kandırmak mümkündür. Suçlular simalarını bir gözlükle, perukla veya makyajla değiştirerek bu sistemlerden kolaylıkla kaçabiliyorlar. Hatta bu sistemlerden koca bir gülümseme ile dahi kaçabiliriz; bu nedenle pasaport fotoğraflarımız hep asık suratlı olmak zorunda. Çünkü, yüz tanıma sistemleri yüzümüzü nötr bir ifade olursa tanıyabiliyor. Suçlular da tüm bunları bizlerden daha iyi bildikleri için minareyi çalacakken kılıfını da hazırlıyorlar. Böylelikle, yüz tanıma sisteminden elde edilebilecek fayda da kolaylıkla yok olabiliyor.
Doğru şekilde kullanıldığında yüz tanıma sistemleri toplum güvenliğine tehdit olan kişileri tespit ederek bizi rahatlatabilir. Ancak, yanlış ellerde olduğunda bu sistemlerinin tutsağı olup onların istediği hayatı yaşamaya mecbur kalabiliriz. Yüz tanıma sistemlerinin bazı faydaları olduğunu kabul etsek dahi, toplum olarak güvende olmamızı sağlayacak olan şey elektronik sistemler değil insanları ta kendisidir. Bize huzurlu ve rahat bir yaşam sağlayacak olan şey, toplumun her bireyinin eğitim ve refah seviyesinin yüksek olduğu, herkesin medeni koşullarda yaşadığı, insanların suç işlemek için motivasyonunun olmadığı, insanların refah seviyeleri arasında uçurumların olmadığı bir toplum yaratmak. Tabi ki böyle bir ortam oluşturmak uzun sürecek ve yorucu bir yolculuk ve elektronik gözetleme sistemleri gibi kestirme yollar bizi 1984 romanının ana karakteri Winston gibi uçurumdan aşağıya sürükleyebilir.
Anahtar kelimeler: özgürlük, müdahale, yüz tanıma sistemi, suçlu, baskı