Saat sabahın 6’i idi. İlk defa askere gidecek olan Emre , kalktı yüzünü yıkadı , ellerini sabunladı , duşunu aldı , üstünü giyinip ve evden çıktı. Kendince alışmaya çalışıyordu askerlik temposuna . Aşağı mahallede koşmaya başladı. Üzerinde her ne kadar içlik, sporcu taytı , ince ama sıcak tutan bir mont olsa da üşümekten kendisini alıkoyamıyordu. Koşu sırasında yanı başından bir adam hızla geçti. Adam 50’li yaşlardaydı ama turp gibiydi. Emre bu adamla tanışmak istemişti. O yüzden adamın temposuna ayak uydurmaya çalışıyordu. Emre adamı yakaladığı zaman hemen konuya girdi. “Günaydın efendim. Nasılsınız ? Sizi tanımak çok isterim.” dedi. Adam afallamıştı . Kendi içinden neden benimle tanışmak istiyor diye düşünmeye başlamıştı. Emre bu durumu anlayınca hemen kendisi hemen durumu düzeltmeye çalıştı. Adam sadece normal bir genç olduğunu anlayınca konuşmaya başladılar. Emre ile adam hiç farketmeden saat 9 olmuştu. Emre’nin öğrendiği kadarıyla adamın ismi Ahmet idi. Ahmet Hakkari’de bir komandoydu ve komando olmak isteyen genç yiğitlere öğretim veriyordu. Emre kendisinin de bir komando olmak istediğini söylemişti ve Ahmet bu genci komando olarak görmeyi sabırsızlıkla bekliyordu.
Günler günleri kovaladı ve Emre’nin sonunda askere gitme zamanı geldi. Askere uğurlama gösterisi yapılmıştı Emre için. Büyükçe bir gösteriydi ve mahalledeki bütün herkes katılmıştı. Son bir kez Emre annesi ile babası ile vedalaştı ve askere gitti. Emre kışlaya girdiği zaman ilk yaptığı yatacağı yeri düzenlemekti . Yatacak yerine çarşaf , nevresim vb. şeyler örttükten sonraki en önemli şeylerden biri arkadaş edinmekti askerde. Ama Emre’nin bir sıkıntısı vardı. Arkadaş edinmekte zorluk çekiyordu. Çünkü Emre, arkadaşlarını çok önemsediği için farketmeden de olsa fazlaca darlayabiliyordu onları. O da bunun farkındaydı . O yüzden elinden geleni yapacaktı. Çok uğraşıp bir arkadaş edinmişti kendisine. Adı Kemal idi. Kemal aklı başında, empati yapabilen ama kimsenin onla arkadaş olmak istemiyordu. Çünkü yüzünde her zaman ciddi bir ifade vardı. Ama Kemal ile Emre çok yakın arkadaş olmuşlardı birbirlerini tanıyınca.
9 ay geçti ve komandoluk seçimleri başlamıştı Emre ile Kemal bu sınav için çok çalışmışlardı. İkisi de heyecanlanıyordu. Ama heyecan bu iki gencin üstesinden gelemeyecekti. Sınavlar başladı, ikisi de en iyi performanslarını göstermeye çalışıyordu. İkisi de en iyi atışları yapıyor , maksimum puanı alıyorlardı. Bunu gören komutan hemen onay verdi ve komando olmak için Hakkari’ye gönderildiler. Emre’nin kafasına takılan bir soru işareti vardı. Bizi orada kim eğiteceği sorusuydu. Bunun cevabını kısmen biliyordu. Ama yine de heyecanlanıyordu.
Hakkari’ye varınca hemen çalışmalara başladılar. Tabii ki onları daha askere gitmeden önce tanıştığı Ahmet eğitiyordu. Bunun için mutluydu. Emre ve Kemal en fazla çalışanlardan ikisiydi. Zorlu görevler tabii ki onların üzerine kalacaktı. Öyle de oldu. Teröristlerin saldırısına uğrayan bir köyü kurtarmak için bir ekip gönderdiler. 6 Kişilik ekipte Emre ve Kemal de vardı. Hemen kurtarma için pozisyonlarını aldılar. Liderliği Ahmet yapıyordu. Kemal ile Emre soldan diğer 2 kişi sağ ve ortadan gideceklerdi. Saldırmak için yerlerine geçerlerken bir plakaya basınç sesi geldi. Bu Emre’nin üstünde olduğu bir mayındı. Emre telaşlanmadı çünkü ne olacağını biliyordu ama Kemal onu kurtarmak için elinden geleni yaptı. Emre son selamını verip uzaklaşmasını istedi Kemal’den. Emre ayağını çekti ve mayın patlamıştı. Kemal çok üzgünde. Görev başatı ile sonuçlanmıştı ama Kemal’in onun ailesine söylemesi gerekiyordu Emre’nin öldüğünü. Bu işi çok zor yaptı.
Cenaze memleketinde oldu ve Ahmet de dahil çoğu komando gelmişti. Bundan sonra Kemal teröristleri affetmeyecekti ve bir daha böyle bir şey olmasını önleyecekti.