Saat yediyi beş geçiyor. Alarmımdan çok daha önce uyanmış olmama rağmen yıllardan gelen bir alışkanlık olduğu için yataktan çıkmak için alarmın çalmasını bekliyorum.İyice esnedikten sonra yataktan kalkıyor ve yüzümü yıkamak için lavaboya gidiyorum.
Giyeceğim kıyafetleri seçmek için fazla zaman harcamama gerek yok,zaten iş yerinde giydiğim beyaz önlüğüm kıyafetimi kısmen kapatıyor.Kahvaltının en önemli öğün olduğunu bildiğimden tüm besinlerden aldığımdan emin olduktan sonra evimden 1km uzakta olan metro istasyonuna doğru yürümeye başlıyorum.Hızlı yürüdüğüm için genelde yirmi beş dakikada istasyona varmış oluyorum acele etmeme gerek yok.
Metroya vardığımda en sevdiğim müziklerden oluşan çalma listesini kapatıp günlük biletimi almak için gişeye gidiyorum.Normalde karınca yuvası misali tıkış tıkış olan Osakanın metrolarının da aşşağı kalır yanı yok.Ne var ki sabahları şaşırtıcı derecede sakin oluyor.Tüm kargaşa öğle vakti başlıyor.Bunları düşündükten sonra Masadaki görevliyle selamlaşıyor, biletimi alıyor ve kendiminmiş gibi benimsediğim soldan en sondaki koltuğa geçiyorum.Buradan manzara mevsim ayırmaksızın büyüleyici görünüyor.Beş veya on dakika sonra hareket etmeye başlıyoruz.Dışarı çıktığımızda ekim ayının getirmiş olduğu o tatlı soğuk havanın etkisi ile sararmış ve turunculaşmış yapraklar ağır ağır yere düşüyor.Ben manzaranın güzelliğini seyre dalmışken çalıştığım Osaka Özel Hastanesinin yakınındaki durağa varıyoruz.
Doktorluğumun ilk yıllarında sıradan bir hastanede çalışıyordum.Ama bunun için hiç de mutsuz değilim.Buralarda sıkı çalışmak en önemli şey .Yeni mezun birinin önce en kötüsünü tecrübe etmesi gerekiyor.Üç yıl kadar çalıştıktan sonra şu an bulunduğum hastane ile görüşmeler yaptım ve işe alındım.Burada çalışmayı ilk kafama koyduktan sonra her fırsatta seminerlere ve gönüllü çalışmalara katılıp toplayabildiğim kadar sertifika topladım.Buna biraz gözlerini boyadım da denebilir.Asansöre binerek odamın bulunduğu dördüncü kata çıktım.Önlüğümü giyip bilgisayarımı da açtıktan sonra randevu listeme ardından saate baktım.Saat 9.30’u liste ise bugün yoğun bir gün olacağını gösteriyordu.
Saat altı buçuk olduğunda son hastamı eline bir lolipop vererek uğurladım.Dolabımda hastalar için her zaman birşeyler bulundururum ve bu yalnızca çocuklar için de geçerli değil.Çalıştığım ortamı ikinci evim gibi hissediyor ve hastalarıma evime gelen misafire gösterdiğim hürmeti gösteriyorum.Hastaneden ayrıldığımda direkt olarak eve gitmek yerine Dotonbori caddesinde akşam yemeği yemek oldukça cazip geliyor.Osakanın aydınlık kalbi olan bu caddede aklınıza gelebilecek her çeşit yemek var.Akşamları da geleneksel müzik eşliği ile ayrı bir güzel oluyor.Hem artık sonbahar olduğundan hem de saat yediyi gösterdiğinden hava iyice karardı bu da o muazzam ışıklandırmalar başladı demek
Bütün bu eğlencelerin arasında zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyor insan.Çoktan iki saat geçmiş bile.Hesabı ödeyip kalkıyorum ve yine durağa doğru yürümeye başlıyorum.Japonyanın en güzel özelliklerinden biri de metro nun insanların bir numaralı ulaşım aracı olması.Her herde ve saat kaç olursa olsun kalkmaya hazır bir metro bulabiliyorsunuz.Oldukça yorulduğumu ancak eve vardıktan sonra fark edebiliyorum.Gelirken kaldığı bakım evinden aldığım köpeğimi de kucağıma alarak televizyonun karşısına geçiyor ve yaklaşık yarım saat sonra istemsizce gözlerim kapanıyor ve uykuya dalıyorum.
https://weheartit.com/entry/221942441
https://www.google.com.tr/url?sa=i&source=images&cd=&cad=rja&uact=8&ved=2ahUKEwj6y6fI75LeAhWJ6aQKHbDMC80Qjxx6BAgBEAI&url=https%3A%2F%2Fwww.japan-guide.com%2Fe%2Fe4022.html&psig=AOvVaw2wmRVDdVhxJcQcWAko9e2B&ust=1540051098257506
https://www.google.com.tr/url?sa=i&source=images&cd=&cad=rja&uact=8&ved=2ahUKEwihyMDp75LeAhUILewKHdeUB_EQjxx6BAgBEAI&url=http%3A%2F%2Fwww.osakacity-hp.or.jp%2Fbyouin%2Fen%2Fhospitals%2F&psig=AOvVaw0vbh6QUJqOxdWA_PhfHjX4&ust=1540051169185544