Her geçen günle beraber evimiz olarak gördüğümüz Dünya’yı mahvetmeye ve yaşanılamaz hale getirmeye bir adım daha yaklaşıyoruz. Küresel ısınma, ormanların yok edilmesi, bazı hayvan türlerinin neslinin tükenmesi, buzulların erimesi, hava kirliliği, sürekli sanayileşmenin sonucu olarak karbon emisyonun artması ve daha birçok örnek önümüzdeki belki de elli yıl içerisinde Dünya’yı yaşanılmaz hale getirecek. Bu da bugün güçlü ülkelerin uzaya ve insanın yaşayabileceği alternatif bir gezegen bulmaya olan merakının birincil sebebidir.
Güçlü ve gelişmiş ülkelerin uzay araştırmalarına ayırdığı bütçeler inanılmaz büyüklükte. Örneğin NASA’ nın bütçesi 23 milyar dolarken sırasıyla Rusya, Almanya, Japonya, İngiltere ve Kanada uzay ajanslarının bütçeleri 1.7 milyar dolar, 1.1 milyar euro, 500 milyon dolar, 374 milyon sterlin ve 300 milyon dolardır.
Dünya’nın bir ucunda verimli bir sonuç alınıp alınmayacağı belli olmayan araştırmalara bu kadar büyük bütçeler ayrılabiliyorken diğer bir ucunda ise binlerce insanının açlıktan ölüyor, ev denemeyecek kulübelerde veya çadırlarda insani olmayan koşullarda yaşıyor olması ne kadar da ironik bir durumdur.
İnsanların gelecekte başka bir gezegende yaşaması gerekeceği öngörüsüyle yapılan bu araştırmalar her ne kadar gerekli olarak görülse de, ayrılmış büyük bütçelerin bir kısmının daha çok insanın insani şartlarda yaşaması ve şu anki hayat düzeninin bu gezegeni yaşanamaz hale getirmemesi adına değiştirmek için kullanılabilir.