Sanat; bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümüdür. Bu yöntemlerle ortaya konulan üstün yaratıcılık da diyebiliriz. Uzun bir süre boyunca tarihte sanatla ilgili söylenen bir çok atasözü örnekleri bulabiliriz. Bu sözlerin çoğu ise bir ülkede sanatın yerinin önemi ile ilgilidir. Sanatın bir ülkedeki konumu ve o konumunun önemini anlatan sözlerin genelde ana fikirleri sanatın topluma ayna tuttuğunu anlatır. Sanat bir insanda yaratıcılığı geliştirir. Bu sebeple de ülkedeki insanların yaratıcılık seviyeleri gelişmiş olursa ülkenin genel yaratıcılığı da gelişmiş olur. Ünlü düşünürler; bir ülkede sanattan ve edebiyattan önce siyaset konuşuluyorsa o ülke bazı şeyleri eksik ya da hiç yapmıyordur derler. Bazı ülkeler sanatı geri plana atıp hiç önem vermemekte. Oysa ki sanat o ülkenin gelişmesi için önemli olan bir faktördür. Peki bu durumu önlemek ve ülkemizde sanatı da ön plana çıkarmak için ne gibi yollara başvurabiliriz? En önemli ve etki edecek yollardan biri sanatı da eğitimin içine katmak olabilir.
Sanat da matematik, fen, tarih, coğrafya ve diğer dersler gibi öğretilmeli ki toplumumuz sanata karşı yabancı kalmasın. Nasıl çocuklar yedi yaşında iken matematikte işlemler öğretilmeye başlanıyorsa aynı o şekilde sanat da eğitim olarak verilmeli. Eğitimin bir ilkokul ve ortaokul kısmı varken bir de lise ve üniversite kısmı var. İlkokul ve ortaokulda sanat dersleri çok yoğun geçmemeli ve haftada yedi saat matematik varsa üç saat d sanat dersi olmalı. Bu sanat dersleri sadece resimle ilgili olmamalı yoksa öğrenciler onu bir dinlenme dersi olarak görür. Bu derste resim, müzik heykeltıraş, drama, dans, sinema ve bunun gibi daha bir çok sanatın alt dalı anlatılmalı. Sanat işlenirken sanatçı da işlenmeli ve bu dersin de bir sınavı olmalı. İlkokul ve ortaokulda hangi derslerde iyi olunuyorsa lisede on ağırlık verilebildiği gibi sanat da aynı o şekilde bir tercih olmalı.
Normal dersleri veren okullar olduğu gibi sanata ilgi duyan ve rotasını bu yönde çizmek isteyen öğrenciler için de okullar olmalı. Ortaokul sonunda liseye başlanırken fen dersi iyi olan öğrenciler normal okullara giderken tiyatro veya sinemacılık okumak isteyen öğrenciler de sanat liselerine gitmeli. Tabii ki normal okullara giden öğrenciler sanat dersi almaya devam etmeli ve sanat okullarına giden öğrenciler ise matematik, coğrafya ve diğer derslere de girmeli. Sadece ağırlık verdikleri dersler değişik olmalı.
Üniversitede ise böyle bir tercih var aslında ama Türkiye’deki düşünce sistemine göre sinema ve televizyonculuk okumak isteyen biri boş bir bölüm okuyor. Oysa ki oyuncu olmak isteyen biriyle mühendis olmak isteyen biri arasında hiç bir fark yok.
Sanat eğitimde küçüklükten başlanıp daha yoğun ve ciddi bir şekilde verilse artı olarak lisede sanat da tercih edilebilecek bir ders olsa ve üniversitede heykeltıraş okumak isteyen biri rahatça okuyabilse sanat toplumumuzda daha bilindik bir öge olur.