Bal Şarabı

 

Sabah her zaman ki gibi 07:30’daki alarmım bile çalmadan kapımda beliren apartman görevlisinin kapıya vuruşları ile uyandım. Uykulu bir şekilde kapıyı açtım. Mutfak kapısının kenarına koyduğum çöp poşetlerini nazikçe ona uzattım. Hiçbir şey demeden arkasını döndü. Bende kapıyı kapatıp salona geçtim. Bugün akşam Bay Kara ile akşam yemeği yiyecektik. Yaklaşık 5 aydır bunu bekliyordum. Çalıştığım şirket için önemli bir yemekti, bu sebeple de benim şirketteki konumumu büyük oranda etkiliyordu. Bir süre konuşmamın üzerinde çalıştıktan sonra şirkete geçmek için hazırlandım. Sıkıcı, bitmeyen saatlerde şirkette işlerimi hallettim. Saat 18.00 i gösterdiğini fark ettiğimde hızlıca ceketimi alıp Bay Kara’nın konumunu attığı yere gitmeye başladım. Oraya vardığımda etrafı ormanlıkla çevrili olan dev gibi, ahşap evin karşısında bir süre dikildim. Büyüleyici duruyordu, aynı zamanda farklı bir havası vardı. Kravatımı düzelttim, sesimi kontrol edip kapıya doğru yürüdüm. Tam kapıyı çalacaktım ki orta yaşlı bir hizmetli benden önce davranıp kapıyı açtı. Hoş geldiniz bayım diyerek içeri doğru davet etti. Kocaman bir salon vardı karşımda, en küçük detayına kadar dikkat edilmiş işlemeler ve kahverengi tonları ile doluydu. Nostaljik bir hava katmıştı. Ben bunları düşünürken Bay Kara’nın sesi salonda yankılandı. ‘Bay Doğan, sizi gördüğüme sevindim.’ Bana masayı gösterip oraya doğru yöneldi. Bir süre evin mimarisi üzerine konuştuk. Sonra bana bal şarabı ikram etti. ‘Daha önce duymamıştım’ dedim bal şarabını kast ederek. İnce uzun bardağındaki şarabından bir yudum alıp ‘İlk şarap olarak bilinir, tanrıların içkisidir.’ dedi. Bir yandan yüzüme denememi beklermiş gibi bakıyordu. Bende bardağımdaki koyu renkli sıvıdan bir yudum aldım. Beklemediğim şekilde güzeldi. Sohbetimiz devam ederken bardağımın son yudumunu aldım. Başıma giren yoğun bir sızı ardından ağır bir baş dönmesi yaşadım, kafamı dik tutamıyordum. Bir bardak alkolden fazlasıydı diye düşündüm.  Kafamı tekrar kaldırdığımda gözlerime ve mantığıma inanamadım. Bay Kara’ya ne olmuştu böyle. Karşımdaki dev, ışık saçan bu yaratık kimdi. Bana bakıp ‘Kafan çok karışmış olmalı, zavallı Doğan.’ dedi. Cidden kafam karışmıştı. Bu gördüklerim gerçek miydi? Bana doğru yürümeye başladığında geri geri ilerledim. Bana keskin, açık sarı tonlu gözleriyle ‘Bu akşam için güzel bir ziyafet olacaksın’ dedi. Arkamı dönüp var gücümle kapıya doğru koştum. Kapının kolunu tutup oradan tam uzaklaşmak üzereyken bir el omzuma dokundu. Dokunun ele baktığımda bu bizim kapıcıydı. Ben ise evimdeydim. Şok geçirmiş ifadem yüzünden olmalı ki kapıcı iyi olup olmadığımı sordu. Ona mutfak kapısının kenarındaki çöpü uzattım. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde telefonumu elime aldım programıma baktım. Hiçbir şey yoktu, bunun üzerine patronumu aradım. Bay Kara ile görüşmemi sorduğumda patronum onun kim olduğunu bilmediğini söyledi. Bu yaşadıklarım neydi şimdi. Akıl sağlığımdan şüphe etmeye başlamıştım. En iyisi bir süre daha uyumak diye düşündüm. Yatağıma uzandım ve zaten istemsizce düşen gözlerimi kapattım ve derin bir uykuya daldım.  

(Visited 72 times, 1 visits today)