Bu sene Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılı. Bu demek oluyor ki Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923 tarihinde kurduğu bu şanlı cumhuriyet bir asırdır varlığını sürdürüyor. Peki biz bu yüz sene boyunca yan gelip yattık mı? Hayır. 100 yılda vatanımız, aslında asırlardır içinde yaşadığımız Türkiye, bizim oldu.
Nasıl yani? Zaten Türkiye bizim değil miydi? Yine Hayır. Bizim değildi. Nedeni ise 100 yıl önce savaşta ve sömürüye maruz kalıyordu bu yerlere göklere sığdıramadığımız Türkiye. Toprağından çıkan maden, ağacında yetişen meyve, coğrafi harikaları bizim değil, bizi sömürenindi. Başka bir deyiş ile bağımsız değildik. Ta ki masmavi gözlü, üstün zekalı, ileri görüşlü orta yaşlı bir asker, bizi bu sefaletten kurtarana kadar. İsmi Mustafa Kemal’di. Öncelikle bağımsızlığına düşkün Türk milletini yanına alıp, bu cennet vatanı itilaf devletlerinden aldı. Bunla yetinmeyip o zamanın insanına soy ad, özgün bir alfabe, kadınlara söz hakkı, özgür giyinebilme ve tabii ki cumhuriyet gibi sayısız şey bahşetti. Ama maalesef, bu mutluluk sonsuza dek süremezdi. Bu sebeple, vatanı gençliğe bütünü ile emanet etti. “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Bu değerli emaneti artık gençlik yüceltecek. Lakin, 100 yıl sonraki Türkiye Ulu Önder’in inkılaplarına neler ekleyecek? İstikbal asırda neler olacak aslında gençliğe kalmış. Fakat en güncel teknoloji ile yapmaları iyi olurdu. Yapay zeka ile. Şimdilerde, Amerika, İngiltere, Almanya gibi büyük ülkelerin ilerleyiş şekli bu. Ama müteessirim ki vatanımızın bırakın yapay zekayı, özgün bir navigasyonu bile yok. 100 yıl sonra, Türkiye’nin neden bir ChatGPT’si olmasın ki?
Yapay zeka dışında astronomi şu günlerin popüler konularından biri. Ama şimdilerde astronomi maalesef ki küçük görülüyor. Uzay teknolojileri aslında bizi sandığımızdan çok daha yükseğe çıkartır. İçinde yaşadığımız evren hakkında daha çok öğrenmek elbet bizi yüceltir. Mars’ta bir Türk bayrağı olması ne kadar gurur verici olurdu. Uzay bir yana, insanımsı robotlar tasarlayabiliriz. İnsanların günlük işlerini giderecek robotlar. Ama bunlar daha önceden icat edilmedi mi zaten? Bizim bu robotları bambaşka seviyelere çıkartabilme potansiyelimiz var. Bu robotlar hangi ülke geliştirirse geliştirsin tüm dünyayı tamamen farklı bir çağa taşıyacak. Düşününce gelecek 100 yılda yapabileceğimiz ne kadar çok şey var değil mi? Lakin aceleye gerek yok. Sonuçta Ata’m bu emeklerini gençlerin, istikbalin kollarına bıraktı.