Günlerden 29 Ekim 1923 bu özel günde Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verdi. meclis önergeyi kabul etti. Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu 100. yılına doğru yürürken, geçmişten aldığımız güç ve geleceğe duyduğumuz umutla, yolumuza azim ve şerefle devam ediyoruz.
Bu kutsal günün üzerinden koskoca yüz yıl geçmiş ancak insanlarımızda hala uyandırdığı duygular tarif dahi edilemez ne zaman ya da nerede olduğu önemsiz Atatürk’ün bir sözünü veya resmini gördüğümüzde bütün millet olarak tüylerimiz diken diken olur ve o günleri hatırlayıp gururlanırız ancak bu güzel günleri geçirirken her ne kadar gururlansak da o saygın günlerin sorumluluklarını da büyük bir şeref ile taşıyoruz ve ebediyen taşımaya da devam edeceğiz her birimiz bu aziz vatanın birer evladı olduğundan “bizim naçiz vücutlarımızın elbet bir gün toprak olacağını” bilsek de elimizden geldiği sürece bu vatan için gerektiğinde her şeyi yapmak bizim boynumuzun borcudur ve her şeyi yapabilmek için muhtaç olduğumuz güç ise “damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur” ve şu anda eğer rahat ve huzurlu bir hayat yaşayabiliyorsak, istediğimiz şekilde inançlarımızı yaşayabiliyorsak, eğer mutluysak Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları sayesindedir biz bunun bilincindeyiz ve “ey Türk gençliği! Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Gereksinim duyduğun güç, damarlarındaki soylu kanda bulunmaktadır.” Mustafa Kemal Atatürk bu sözünde de belirtiği gibi bizden bazı istekleri ve bize verdiği bazı sorumluluklar mevcuttur ve biz Türk gençliği olarak bu görev, istek ve sorumlulukları büyük bir şeref ile kabul ederiz ve onlara bu andı içeriz “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım, ilke: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene! Her kelimesinin farkındayız ve üstünden koskoca yüz yıl geçmesine rağmen hiç geri adım atmayıp hala verdiğimiz sözlerin dimdik arkasında duruyoruz. vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş ve bütün ülkemiz ele geçirilmiş olabilir. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. bunların yanı sıra bizlerin kendimize sorumluluk biçtiği bazı hayallerimiz de vardır ve bu da en güzel örneklerinden biridir: “Bir hayalim var benim. 100 yıl önce tohumu atılan gencecik bir hayal bu. Bir yıkımdan cesur bir millet, yeni bir vatan ve umut çıkartan bir hayal… Aydınlık cumhuriyet hayali. Vatandaşların güven ve refah içinde onurlu bir yaşam sürdükleri bir hayal. Gençlerin ve çocukların kaygı, baskı, tehdit altında kalmadan kendilerini gerçekleştirebildikleri bir hayal… Kadınların can korkusu olmadan diledikleri gibi, özgürce yaşadıkları bir ülkenin hayali… Bir hayalim var.” Biz; gururlu, sorumlu, durum ne olursa olsun bu hayali gerçekleştirmeye var gücümüz ile gayret edeceğimize and içeriz.