Cumhuriyet özgürlüğümüzün başlangıcıydı. İnsanlar sefil, yorgun ve bitkin durumdaydı. Başlarında bir komutan arkalarında sevdikleri vardı. Halk o bitkin durumdan kurtulmak için elinden geleni yapıyordu.
Ata’mız halk için, insanlar için çocuklar için, burada mağdur olan her canlı için elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Savaşlar peş peşe geliyordu. Düşmanlar etrafı sarıyordu. Tüm halk seferber oldu. Erkekler ellerinde tüfekler savaşa giderken kadınlar bir yandan yaralılara yardım ediyorlardı. Ortada bir dayanışma vardı. Ve o gün geldi sonunda Cumhuriyet!
29 Ekim günü akşamı geldiğinde insanların içi kıpır kıpırdı. Sonunda istedikleri şey olmuştu. Cumhuriyet gelmişti. İnsanlar özgürlüğün tadını doyasıya çıkarmak istiyordu. Kutlamalar yapılmıştı. Herkes Ata’mıza teşekkür ediyordu. İçlerinde hissettikleri dışlarına o kadar çok vuruyordu ki sevinçten havalara uçacakları belliydi. Ata’mız Cumhuriyet konusunda çok katıydı. Bu Cumhuriyet’in ayaklar altına alınması imkansızdı. Atatürk bu konuda çok ciddi olduğunu belirtmek adına halkı karşısına alıp ‘’Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.’’ Sözünü söylemişti ve ‘’ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’’ Sözünü söyleyip bu özgürlüğü, Cumhuriyet’i millete bıraktığını da belirtmişti.
Seneler geçti artık Cumhuriyet’in ilanı eskide kaldı ama hâlâ o gün geldiğinde insanlar sevinç doluyordu. Ata’mızın bu günleri bize bıraktığını bilmek herkesi çok mutlu ediyordu. Bu bilgiler bize nasıl büyüklerimizden geldiyse bizden de küçüklere ve daha yeni nesillere geçmeli. Bunun sorumluluğu bizim elimizde Ata’mızın bize bu verdiği hediyenin değerini bilip onu güzel korumamız gerekli. İnsanların ne zorluklardan geçip bu hediyeyi bize verdiğini düşünürsek gerçekten bize değer verdiklerini anlamış oluruz. Mesela bağımsızlık için insanlar kendinden ödün verip, uykularından, enerjilerinden, sevdiklerinden ve lükslerinden feragat edip bize bunları getirdiklerini bilip bir sonraki nesillere aktarmamız gerekli. Şimdi geldik o güzel günlerin 100.’süne. Ne çok zaman geçti aradan ve biz hâlâ özgürüz, hâlâ elimizde bir özgürlük ve bir ülke var. Hepsi onların sayesinde. Bu yüzüncü yıl umarız ki son 100’ümüz olmaz ve üstüne yüzlercesi hatta binlercesi eklenir! Bu 100. yıl coşkusu herkesin yüzüne yansıdığından bu konu hakkında şarkılar söylenmiş, tiyatrolar yapılmış, hikayeler ve şiirler yazılmış, marşlar söylenmişti. Bu marşların bir kıtasına örnek verecek olursam;
…
Bu toprak, bu deniz, bu bayrak bizim
Tarihe sığmayan destanlar bizim
Türklüğün yazgısı yazılıyor koynunda
Kalplere kazınmış bu vatan bizim
…
Bence Cumhuriyet düşüncesini kesinlikle yansıtan bir kıta olmuş. O bağımsızlık, o özgürlük sevincini yansıtması gurur verici bir şey. Sonuca gelirsek başta Ata’mız olmak üzere bu olanlarda emeği olan herkese ülkece minnettarız.